Simdi cikip Volvo Isvecli, Opel Alman falan diyecekler olacak ancak ben boyle dusunmuyorum. Tasarimcisi farkli ulkeden, muhendisler desen hepsi farkli ulkeden, sahibi firma baska ulkeden. Mesela Volvo'nun S90'i Cin yapimi. Bu markalar gecmiste ait oldugu ulkenin sartlarini, tasarimini ve muhendislik cozumlerini yansitiyordu ancak bugun yansitmiyor. Binin bir 90'lardan sosseconteiner Volvo'ya sonra da V60'a, 3 gun once surdum V60, hic begenmedim Volvo ile alakasi yok. V50 S40 falan keza bu araclar da zaten Ford Focus platformu kullaniyor, dizel motorlar PSA motoru. Mazda 3, Citroen falan ayni motoru kullaniyor.

Olsa olsa global bir firma diyebiliriz bu sekildeki markalara. Ayrica Opel GM markasi degil mi yau? Bunlara Dodge, Fiat falan da dahil.

Otomotiv dunyasinda begendigim cok az firma var acikcasi son yillarda. Biri Toyota 7 Lexus mesela. Bir digeri de Tesla zaten. Diger firmalar son derece tirt geliyor bana. Standardizasyon yok, bir suru sorun ve bu sorunlarin markasina gore bir suru farkli cozumu var, guvenligi bozuk araclar urettiler yillarca ustelik, cevreye duyarli araclar yapmaktan imtina ettiler.

2 yil arayla bir arabanin tum navigasyon ve isletim sistemi degismemeli, degisiyor. Hicbir parca uyumlu degil vs. Rezalet hepsi. Son kullanicilar ovecek simdi sana bir suru marka ama hepsi rezalet aslinda. Servis maliyeti cikartmak icin sana dokunmanin imkansiz oldugu arabalar uretiyorlar sonra da onu 10 sene sonunda cope atmani saglayacak sekilde baski uyguluyorlar.

Günümüzde şirketleri ülkelere göre ayırmak bundan 20 sene öncesine göre çok zor.

Yine de Opel ne kadar zorlasa da, Almanya'da pek Alman arabası gözüyle bakılmaz. Sanki daha çok Alman olmaya çalışan bir marka gibidir.

Bunun yanında Ford aslen Amerikalı, ama Almanlar Kölner (Kölnlü) diye bahsedeler ve Alman gibi davranırlar.
Gel çık işin içinden.

O iş o kadar karışık ki, Fransız olan Reno'nun Türkiye'de ürettiği araba ile Fransa'da ürettiği araba arasında dağlar kadar fark var. Türkiye'de ürettiği arabayla Hindistan'da ürettiği araba arasında bir o kadar daha fark var.

Artık markalar bir ülkenin markası olmaktan çok uzak, bir kısmı bir yerde diğer kısmı diğer yerde yapılan işler artık bunlar...

şahsen asus anakart kullanıyorum ve pc'nin açma tuşuna bastığım an ankart üzerinde sırasıyla işlemci, RAM ve ekran kartının kontrol sürecini ileten ledler var. hangisinde sorun varsa onun ledi yanık kalıyor. senin anakartında böyle bir şey var mı bilmiyorum ama şahsen bence sorunun ekran kartında. sorun da muhtemelen ekran kartının yerine iyi oturmamış olması. ya da başka bir kablo ya da bir kartın vs'nin iyi takılmamış/yerine oturmamış olması.

@washe

maalesef anakartımda bildirim ledleri yok. bir çok sefer kabloları kontrol ettim ekran kartını da söktüm çıkardım.bunları yaparken de herhangi ekstrem bir durumla karşılaşmadım.

Sorunun ne olduğunu bulmak için test etmek gerek. Buzzer varsa anakartta post etmeyince hata sinyali verir zaten.

Eğer yoksa ucuz bir şey zaten almalısın bundan: goo.gl

Bunu anakartındaki speaker pinine takarsan sinyal verir anlarsın sen de. Yok daha pro bir şey lazımsa şu da iyidir
www.ebay.com

Sorunu ancak böyle bulabilirsin. Öbür türlü biri ram diyecek öbürü ekran kartı. Test etmek gerek. Hepsi olabilir. Başka 3. Bir ram al dene bir de diyecem şimdi masraf boş yere belki de.

Götürdüğün bilgisayarcıda bu parçalar yoksa test amaçlı boşa götürme. Sor işte var mı ddr3/4 neyse ram sende test edebilir miyiz de. Veya diagnostik kart var mı sor, buzzer vardır zaten sor bakalım.

Belki hiçbir şey bozuk değil sadece güney köprüsü veya mosfetlerden biri ısınıyor anakartta reset attırıyor bilemezsin. Söküp termal bant/macun ne varsa yenilemek gerekiyor belki kim bilir.

Belki işlemcin ısınıyor delid gerekiyor bilemezsin gene.

Burdan kimse bilemez bilen birine götür.

@bos gezenin bos ustasi vediğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

işlemcinin macunu değişti. bilgisayarda herhangi bir işlem yapmadan da açılıp açılıp kapanıyordu. buzzer, diagnostik kart bunları hiç bilmiyordum. bunları bilip bilgisayarcıya gitmek çok daha iyi. diğer türlü bir şey bilmeden gidince bilgisayarcının kucağına oturuyorsunuz. acaba bilgisayarcı bu parçayı fazla para kazanmak için mi yoksa gerçekten arızalı olduğu için mi değiştirdi gibi ne yazık ki insanın aklına böyle sorular geliyor. utanılacak bir durum ama gerçekte bu.

direkt söyleme hocam, belli et. dümdüz söylediğinde çok büyük şok yaşatıp sana cephe alacaklar sonra da sadece kendilerinin %100 haklı olduklarını söyleyip kendi taraflarına çekmeye çalışacaklar. önerim yavaştan, ince ince düşüncelerini işle. suyu yavaş yavaş ısıt.

Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin aslında. Tek yapman gereken ayrı yaşamak. Aileyle yaşanmaz. 2 sokak ötede otur, her gün makarna ye gerekirse ama aileyle yaşama. Yani ben yaşayamam.

Muhafazakar bir ailem var benim de. Bira içtiğimi duyduğunda annem sinir krizi geçirmişti :) o yüzden üzmek istemediğim ve kendimden de ödün veremediğim için ayrı yaşıyorum imkanlarım el verdiği günden beri.

Anneme defalarca söylesem de benim inançsız olduğuma inanası gelmiyor. Ne zaman dini mevzuları açsa konuyu değiştiriyorum öyle yaşayıp gidiyoruz. Kavga edecek değilim bu mevzular yüzünden. Ha ama siyaset konusunda kavgaya varan tartışmalar olur. O milliyetçi, sağcı (akşenerci bu aralar), ben solcuyum diye.

Neden ayni evde yasayacaksin onu anlamadim. Ayni sehirde kadinlar bile artik bir yastan sonra anne ve babalarindan ayri yasiyor.

Ayrica aseksuel misin? Hic sevgilin de mi olmuyor? Hotel aramakla mi omrun gececek? Bir arkadasin gelse annenin yaninda odana mi gelecek? Aksam evde yalniz kalmak istemez misin?...

ne gerek var abicim. kendi aileni kurarken istediğin gibi kurarsın. zorla kolundan tutup cumaya mı götürüyorlar söyleme isteğinin sebebi ne?
sa-as dedin mi yetiyor zaten kimse de ekstrem bi beklenti yok ki memlekette.
imkan varsa ayrı yaşa bak keyfine. ebeveynlerimiz açık görüşlü insanlar olsalar zaten bu konular çoktan konuşulmuş olurdu.

ulan benim ailem alevi olmasina ragmen(ragmen diyorum ki hani baskici bir din yasamadim ozgurlukten ne biliyim aleviligin seylerini biliyorsunuzdur) adama allaha inanmiyorum cocuk sahibi de olmak istemiyorum deyince sus tovbe et allaha tabiata karsi geliyorsun diye bir tepki vermisti babam. o yuzden evet yapabiliyorsan ayri eve cik olmuyorsa da bunu direkt soyleme sok geciriyorlar içgüdüsel olarak savunmaya geciyorlar

Kadın halimle namaz kılmak bence hiç de kolaylık dinine uyan bir ibadet değil aç kalmak da öyle diyerek hiçbir ibadeti yapmıyorum kimse de yapmam için zorlayıp, başımın etini yemiyor. Buna rağmen inançsız olduğumu açıklamadım çünkü biliyorum ki üzülürler. İbadet etmeni, dua edip, aleykümselama karşılık vermeni falan bekliyorlarsa modern muhafazakar bir aileye ait değilsindir zaten. Ailen yobaz veya cemaatçiyse ayrı eve çık, bunun için strese bile girmişsin.

dolar kesin 7'ye cikacak olsaydi simdiden cikardi zaten. amma velakin bilmiyorum.

hep bu yönde bir söylenti var. parası olan dolara yüklenecek gibi bakalım neler olacak

dolar hic bi zaman uzun vadede kaybettirnedi
uzun vadeden kastim en az 1 sene

Ortada bence bir ikilem var. Seçimden sonra IMF veya kredi çekecek bir kaynak bulursa hükümet doların ateşini alır. Yok bu olmazsa ucu açık doların, önünü kimse alamaz.
Ekonomist değilim, dışardan bakan orta direğim.

paranı tl'de tuttuğun her gün kaybediyorsun. dolar, euro, altın, hiçbiri uzun vadede üzmez. ben yıllardır elime geçen 300 lirayı bile ya altına ya dolara gömüyorum henüz pişman olmadım.

Dolar al geç seçim sonrasında bir miktar düşüş bile olabilir fakat sonraki bir ayda dolar artmaya baslayacak uzun vadede kesin çözüm dolar almak

bu soru benim de kafamı kurcalıyor ama bir türlü karar veremedim.

geçen sene halkla işi biten hükümetin halka ne yaptığını gördük, yine aynısının olma ihtimali yüksek. akp kendi menfaati olmaksızın halkın yararına şimdiye kadar tek bi adım atmadı. kendi menfaatleri için hangisi daha cazip gelirse ülke o yöne gidecek.

ikisini de yapabilirsin, ticaretine güveniyorsan parayı dolar yap bankaya yatır, sonra ucuza nakit karşılıklı kredi çek işini kur. hem oradan kazan hem de dolardan.

böl.
yani yüzde 30 dolar altın tl borsa gibi

i7 7500u fiyat performans olarak en iyisidir. Her ne kadar güç tasarrufuna önem veren bir işlemci olsa da oyun konusunda da sıkıntı çıkarmaz.
Anakart hakkında çok bilgi sahibi değilim maalesef.

Sahibinden'de 800 tl'ye bile i7 4790k var. Sıfır olarak 8. Nesil i3 alabilirsin intel'den 1000 tl'ye. Aralarındaki performans farkı dağlar kadar.

Z97(gigabyte marka tercih sebebidir) Chipset bir anakart alırsan ddr3 ramler ucuz zaten, bu işlemciyi 4 borulu basit bir coolermaster fan ile hiç kasmadan 4.6ghz'e çıkartırsın oc ile. Gürültü bile duymazsın fandan.

Sıfır olacaksa zaten bir i5 8400 alıp b360 Chipset alabilirsin.

İlk söylediğimi daha ucuza getirebilir daha yüksek performans elde edebilirsin ama ikinci söylediğimde overclock imkanın olmaz.

Aslında Amd Ryzen sistem ile daha yüksek performans alırsın aynı paraya ancak intel istediğin için yazmadın.

Not: 7500u laptop işlemcisi, masaüstü 300 liralık pentium g işlemciyle bile döversin :)

hdd sata kutu alarak harici disk olarak kullanabilirsiniz. Usb 2.0 3.0 ayrımına dikkat edip hııznı bilerek alınız.
(alışveriş sitelerinde "disk kutusu" araması yapınız)
kutuya diski takmak lego takmak kadar basit bir işlem genelde.


işlemciden bahsetmediğiniz için neyin değecek olduğunu da kestiremiyorum. ilk nesil core serisi bir cihaz ise neden olmasın hafif bir linux distrosu ile birinin işini görebileceği web makinası olabilir. core2duo falan civarı ise azıcık üzebilir.

~işlemci geldikten sonra edit

e bu alete ram ve ssd takviyesi yapılıp it gibi kullanılır hala 2. nesil mikinci nesil iş yapar bu

bol para dökün demiyorum da 120 gb ikinci el ssd ve ikinci el 8gb ram'e çıksa bu bi de temiz win10 kurulsa (ya da mint falan)
web/video tüketimi işlerini çatır çutur görür gık demez guk demez.

Bi deneyin şansınızı orço olmayan bir tamircide :)

www.hepsiburada.com
bunlardan birini alıp hdd'yi takıp kullanırsın.

Öncelikle bir tamirciye gösterin, tuş sorunu haricindeki herşey güç girişiyle ilgili çok masraf çıkarmayacak tek bir sorundan kaynaklanıyor olabilir. Özellikleri gayet iyi, hemen çöp gibi görmeyin.

O laptop aslında iş yapar. Bende olsa pc gibi istasyon yapar harici anakart bağlardım. Üstündeki işlemci bir laptop için oldukça güçlü 35 watt sanırım güç çekiyor. Şarj dayanmaması çakma batarya ile normal.

Hobim bu gerçi benim bu tarz cihazları kelepir alıp parlatıp adam edip üstüne 50-100 kağıt koyup satmak. Böyle birini bul alsın.

Bakim diye bi olay yok.

çok önemli olduğunu düşündüğünüz resimleri ve belgeleri yedekleyin. bu google drive, onedrive gibi sitelerde sanal yedekleme de olabilir, harddiskte veya usb'de yedeklemekte. sonra ilgili resimleri ve belgeleri bilgisayardan silip götürün.

ayrıca bilgisayarcı ile önceden fiyatı konuşun ve indirim yapmasını söyleyin. malum genelde kazıklamaya çalışır türk esnafı.

Sokuyorsun bir yildiz tornavidayla, temizliyorsun sac kurutma makinasinin isitma kismini kapatarak balkonda, sonra kulak cubuguyla fanin aralarini temizliyorsun, sonra islak mendille termal macunlari silip yerine yenisini koyuyorsun, bu. Servis falan abi naptiniz ya? Basit isler bunlar.

Format atcen bide cok darlandiysa makina, format atmadan evvel bir usb bellege fotolari videolari gonderecen. Bu yani.

Ümraniye'de Selin Bilgisayar var, Exper'in servisi, bu işleri yaptırabilirsiniz, son derece güvenli bir yerdir.

bilgisayar ile ilgili yeterli bilginiz yoksa bir bilene yaptırın, zira statik elektrik ram ve hdd gibi parçalarda bozulmaya neden olabilir. ayrıca bazı laptoplarda hdd, ram ve fan gibi üniteler absürt yerlere yerleştirilmiş olabiliyor.

Merkezi yerlerdeki bankaların çoğunda oluyor.

Bankayı bir gün önceden arayarak kesin bulabilirsin.

Doviz burolarinda bulunur. Ben Ataturk'teki doviz burosunun birinden almistim gecmiste ama yuklu miktarda bulunmaz, 300 500 frank vardir.

O kadar kolay olsa herkes yetiştirirdi, bollaşır fiyatı ucuzlardı degil mi?
Hepsinin kendilerince zorlukları var.

E ben de onu soruyorum. Zorluğu ne mesela? Bir ziraat mühendisi veya botanist veya denemiş bir çiftçi varsa açıklasın diye sordum.

Bitkilerin isteklerini karşılamak için gereken duzeni kurmak pahalıya geliyor. Başka bir iklimde kendi kendine yetişen bitki için burda özel sistemler kurmak gerek. Bu da tesis maliyetiyle birlikte ürünlerin fiyatlarına yansır, ithal etmesi daha ucuza gelir. Bizim memlekette kolaylıkla yetişen mercimeği Canada'dan almak manyaklik ama saydığınız bitkiler için geçerli neden yok. Yoksa bütün bitkiler, ekolojik istekleri bilindikten sonra doğayı taklit ederek yapay ortamda üretilebilir.

Rahmetli cografya hocamin anlattigi bilgiye gore bizim ciftcimiz bilgisiz. 100 yil once buyuk dedesi ne ektiyse onu ekiyor.

Kaliteli tohum icin makineler gelistirilmis. 10 cuval bugdayin rastgele 1 cuvalini ekim icin secmeyin. Gelin ayristiralim. Icinden iyi tohumu size verelim denmis koylerde hem de ucretsizmis bu islem. Yaptiran kimse cikmamis. Vanilya ekmek icin vanilya bilen ciftci gerek. Cikolata yemeyen insana nasil cikolata cekirdegi ektiricez ki.

mesela muğlada kuşkonmaz ekip avrupa satan kadın bir çiftçi var.
ama kız odtü mezunu, piyasasını bulmuş, işçi tutmuş yapıyor. piyasasını bulmak satabilmek en büyük mesele.
ben konyalıyım. bizim çiftçi gerizekalı. daha domatesi satıp parasını alamıyor ki (düşün mart geldi, daha geçen sene temmuzda satılan domatesin parası yok ortada) vanilya eksin..ülkenin çiftçi ortalaması bu: gerizekalı, AKPli, 16 yaşında kızını evlendirsin, kız 9 aya oğlan doğursun, kaynanası 12 bilezik taksın o da başlığı pavyonda yiyip kahvede anlatsın derdinde. hepsinin traktöründe banka plasmanı var kazanırsa 3 kuruş o da bankanın faizine gidiyor, ama faiz haram... bu profilden bıkan (mesela benim CHPli sülalem :) zaten köyde duramadı çocuklarını okuttu memur etti, kendisi de şehirde çocuğunun bebeğine bakıyor yahut en kötü, emekli dolana kadar asgariden kıytırık bir iş yapıyor, 1 dönüm yer ekmiyor. durum bu.
maliyet apayrı bir olay-ilk yatırım maliyetini gerekirse (şayet oluru olan bir ürünse, verim olacaksa) devlet de verir ama sen hiç hayatında il/çe tarım müdürlüğüne gidip dosya verdin mi? il tarım müdürlükleri devletin 1 numaralı arpalığıdır. 1 tane memur iş yapmaz hepsi AKP il müdürü gibi çalışır.
bir de yakın zamanda kadar çiftçilikte emekli olabilen yoktu -şimdi çiftçi bağkuru var. köylerdeki dedelerimizin ninelerimizin hepsinin koca koca ameliyatlarını cebinden ödedi çiftçi. tarla sattı, baba ameliyat ettirdi. içinde acısı var. şehirde sigortalı çalışıp üst-baş kirletmemek istiyor. şöyle düşün geri kalmış tarım yöntemleri uyguluyor, zaten zır cahil, 10 ay krediyle yaşıyor, 24 saati mesaiyle geçiyor, sonunda cebine asgari ücret kalmıyor. kimse köydeki adama kız vermiyor. herkes astsubay, polis hiç olmadı güvenlik olsun istiyor...sen olsan yapar mısın?

kahve yetiştirmek için denemeler yapılmış ancak kahve ağaçları için uygun iklim türkiyede yok. şartlar çok yakın olmasına rağmen elverişli değil.(galiba "topraktan fincana kahve" kitabında okumuştum). kahve için denemeler yapıldı yani ama diğerlerini bilmiyorum.

aslında başlarında ziraat müh olan bir okumuş insanlar birliği toplanıp bu tür girişimlerde bulunmalı bence de. okumuş olmalı ki ziraat mühendisinin lafına güvensin, aman verim artsın diye basmasın ilacı. erinmesin, küçük görmesin, çiftçi gibi çalışsın. sabırlı olsun. bunun için de birikim lazım bizde tabii. bence güzel şeyler olurdu.

ama işte araya siyasi durumlar girer de ambargomsu şeyler çıkar mı bilmiyorum. kendi tohumumuzu ektirmiyorlar diyen buğday çiftçileri vardı bir zamanlar. doğru mu değil mi hala bilmiyorum.

çok çok eskiden yalova bölgesinde avokado ağaçları varmış. yine ekilebilir aslında. bilgisizlik ve tembellik diyorum ben.
safran safranboluda var. ekimi toplanması zor herhalde. bilmiyorum onu. kakao, kahve ise belki iklim iyice değişirse ileride olur.

çünkü ziraat mühendisleri fizik öğretmeni, biyologlar manifaturacı oldu...

kendi tohumumuzu ektirmiyorlar diyen buğday çiftçileri vardı bir zamanlar. doğru mu değil mi hala bilmiyorum.

doğru ama kısmen
kendi atalık tohumunu kendin ekip kendi kullanımın için un yaparsan (yani resmiyette kimsenin haberi olmazsa) tarla tarla gezip ne ektin tohumu kimden aldın diyen bir kontrol mekanizması yok...zaten nasıl olsun kaç bin dönüm yer, devlette nerde o g..t
ama mesela ofise satamıyorsun. ofis zaten başkan ne derse onu yapıyor malum. mesela fiyat açıklıyor (normal alacağı ürün için) ama o ürünü almıyor, neden...düşünün acaba neden?
yerli tohumu satmak yasak ama takas etmek serbest :) biz satmıyoruz ama takas ediyoruz (şakaa len bildiğin bedava veriyor amcamız dayımız ama aramızda kalsın) mesela ekmeklik buğday tohumu kendi içimizde.

Bu konu bir eksi sozluk basligini hak ediyor.

Okuduğum kadarıyla Türkiye'de tarımdan elde edilen gelirin düşük olma sebebi doğal koşullar değil de çiftçilerin eğitimsiz oluşu ve devletin bu konularda herhangi bir aksiyon almayışı.

Madem böyle ben diyelim baya para babası bir iş adamıyım. Gittim ekmeyi planladığım ürünlere uygun bir bölgeden tarla kiraladım 10-15 sene veya satın aldım büyük miktarlarda. Sonra getirdim adam çalıştırdım o tarlada, makinalar aldım, seralar kurdum vs. Başladım birim fiyatı pahalı, egzotik ürün üretmeye. İç pazara da vermedim, müşterim Avrupa'da hazır diyelim, direkt saldım gönderdim. Oluyor mu böyle?

egzotik ürüne gerek yok
gel mesela benim köyümün burnunun dibinde ulukışla var
türkiyede kiraz'ın en geç olgunlaştığı yerdir
bütün ürün direkt avrupaya gider
ha egzotik bir meyveyi uzakdoğudan hindistandan daha lezzetli uygun yetiştirirsin ya da pazarlarsın, olur ona olmaz dediğimden değil -sadece bilmiyorum :)

ama şunu biliyorum: adana tarafının hastalık sıkıntısı oldu. daha yukarı enlemlere çıktılar. adamlar profesyonel bahçeci- ama bunun tarımı buğday gibi at ürünü bas ot ilacını sula şeklinde değil. adamlar bahçe tutmadan önce mühendis tutup rüzgar ölçümü yaptırıyor. şirket mantığıyla çalışıyorlar, yapıyorlar. ya fabrikaya ya da avrupaya ürün yetiştiriyorlar klasmanları var. yapan yapıyor yani. fakat bunlar çekirdekten yetişme kaç kuşak meyveci insanlar. sen sektörde 0 bilgiyle iş yaparsan kesin kazık yersin.

piyasada olanlara baktım da ciddi, iş adamı, yaşlı kriterleri göre değil gibi. ama bazen böyle insanlar çok orijinal ürünler kullanabiliyor :) hani olur da bir ihtimal heisenberg logolu kupayla da gezebilir :)

www.bunlardanistiyorum.com
www.bunlardanistiyorum.com
www.bunlardanistiyorum.com
www.bunlardanistiyorum.com
www.bunlardanistiyorum.com
www.bunlardanistiyorum.com
bunları da pek beğenmez ki :D

en sade olarak bunları bulabildim
www.porland.com
www.porland.com
www.porland.com

kapakli olmasa ama agzi daralan bir kupa da olabilir. sapli bira bardaklari gibi...

m.tr.aliexpress.com

www.akayev.com.tr

Kalite arıyorsan Le Creuset, Rörstrand, Iittala, Höganas vb premium markalara bakmalısın.

Bunun yeşili var bende. Kalite hissi falan gayet güzel.
www.lecreuset.com.tr

Daha elegant bişe lazımsa
www.designonline.se

Minimalist
www.pomstore.net

Daha dayanıklı taştan yapılanlar var mesela.
goo.gl

Herkese çook teşekkürler:)

tamamen doğru önerme. +30 olarak senle aynı fikirdeyim.

kesinlikle katılıyorum 90 larda ve 2000 lerin başında çıkardıklarını hala dinliyorum yeni müziklerin çoğu bana tat vermiyor.(metal yada pop fark etmiyor)

30+ olarak, St. Anger ve sonrasında da zevk aldığım parçalar var ama daha öncesindeki parçalardan 10 birim zevk alıyorsam, onlardan taş çatlasa 4-5 birim.

daha eski albümlerdeki şarkılardan 4-5 birim zevk aldıklarım da var :)

ben st anger albümümün o sevilmeyen davul tonunu da seviyordum farklıydı

youtu.be

şurada birisi st anger albümünü oturup önceki albümlerde sevilen metallica tonuyla tekrar çalıp kaydetmiş, bir de bunu dene istersen :)

Metallica çok bozdu abi yea goygoyunun çıkış noktasına hoşgeldiniz.

Davul tonu bir acaip doğru.
Tarz farklı. Kill em all ile alakası yok mesela.
Gitar tonları bile farklı.
Sonuçta biri isyanım var ulean diye çıkıp patlayan bir albüm öbürü mtv'de yayınlansın 2 kilo kokain daha alak diye yapılmış bir albüm.

@freebird5406_2, hakikaten "sound" çok daha ılımlı bu kayıtta, kulaklarımı tırmalamıyor :)

St anger haric seviyorum. St anger sonrasi yine duzeldi bana gore Metallica.
Cogunlugun aksine load ve reload albumlerini de bir ayri severim ben.

benim black album'den sonra baştan sona takıp dinlediğim albüm yok. o derece.
ama all nightmare long ve the day that never comes güzel çok dinledim. 1. klibi ile beraber güzel gidiyor boş ofis akşamlarında.

Load’a kadar bütün şarkılarını sevdim. Sonraki albümlerde tek tük sevdiğim şarkı vardı. Ama son albümü Hardwired’ı da çok sevdim. Yaş: 40+

en kötü albümleri (Lulu ile birlikte). Ancak yine de o kadar kötülemenin anlamı yok, o kadar albüm yayınlamış hiç bir grup kusursuz diskografiye sahip olamaz (Black Sabbath hariç benim için). Arada sonuçları kötü bile olsa farklı şeyler denemek güzeldir. Mesela yanlış bilmiyorsam Lady Gaga ile albüm yapacakları geyikleri dolaşıyor çok berbat bir albüm olacaksa bile kesinlikle denemeliler. Sürekli aynı şeyi yapan gruplara da saygım sonsuz ama arada bir yeni şeyler denemek iyidir. Yaş 30'ların başı.

Ben uygun fiyatlı market bulamadım Adana'da açıkçası.
Şalgam alınır severseniz.

Aslinda ben uygun fiyatli market aramiyorum, buraya ait daha farkli seyler bulabilecegim yerler ariyorum

Yöresel olarak güneşte kurutulmuş domates ve biber salçası alabilirsin. Tulum peynirimiz güzeldir. Şalgam olarak ben hacının şalgamını içiyorum. Turşu da satın alabilirsin.

Saydam Caddesinde bir dolaş mutlaka adres gösterirler yöresel ürünler için

O işler için çarşıda yürü markete gerek yok seyyar satıcı pazarcı vs.

Bir de Çerçi Yusuf var sor söylerler nerde olduğunu.

Amerikan pazarı da aynı şekilde Ziyapaşa Cd den geçen herhangi bir otobüse binerek ulaşabilirsin.

Amerikan pazari cocuklugumuzda amerikan pazariydi gercekten ama simdi pek tavsiye etmem.

Kazim bufede bi yengen yiyip ardindan da bi atom icin derim. Asiri enerjiden bayilmazsaniz tabii (:

Mekan olarak sormamissiniz ama sütiş e gidip o manzaraya karsi bi cay/kahve icin en azindan derim. Coook guzeldir. Araba varsa ulasim kolay.

Bici bici yemedim demeyin. Yine araciniz varsa yoresel bi yer tavsiye edebilirim. Catalan koprusunun uzerinden gectikten sonra tamamen yesillik gol manzarasi karsilicak sizi. 5 dk kadar daha ilerleyin. Baya mekanlar var gole sifir. Ordek besleyebileceginiz falan (: kahvalti ve gozleme yerleridir. Orada bi "sıkma" yemeden dönmeyin. Biraz daha ilerlerseniz parasutculeri de gorebilirsiniz belki hava sartlari iyi denk gelirse.

Sevgilerle.

Daha fazla korkutugum herhangi bir sey yok oyle ozetleyeyim.
Olumden daha gercek hicbir sey yok. En kesin ve net olan sey olum bu evrende.
Olum senin ve benim kapimizda bekliyor halihazirda. Tam kapida bekliyor bildigin. Bir an gelecek ve birden iceri girecek. Biraz sonra, birkac ay ya da bir kac yil sonra. Kapida lan.
Bir de sen ben öldükten sonra arkamizdan ah vah yazik diyecekler sanki bizden farkli bir sonlari olacakmis gibi.

Olen birine vah oldu gitti neyse hayat devam ediyor dedigimiz o kisiden tek farkimizin kuyrukta biraz arkalarda oldugumuz olduğu gercegini aklimiza getirmeyiz nasil apttallik aslinda.
Sadece senden bir sure once gitti, sirada sen de varsin.

Cok sıkıldım bu hayattan yeteeerr oldurucem kendimi artik dedikten sonra ulan ya harbiden olursem deyip 3.5 atip kendi salakligima gulecek kadar korkuyorum.

Gercekten dunyadaki en acimasiz olay. Dusunsene sen ölüyosun ve bu hayatta olmasini istedigin seyler sen öldükten sonra gerceklesiyor felan.

Hayir gercekten öldükten sonra yukaridan bir yerlerden buralari izliyceksek cok pis bozulurum.

Baya bi korkuyorum ya çok hatta

Ölmek istemiyorum. Ama ölmekten korkmuyorum. Sanırım aştım o eşiği bazı şeylerden sonra.

ölümden hic korkmuyorum. geride kalanlar düşünsün.

yaşamı anlamlı kılan şey bir gün sona ermesi.

karanlık olmasa aydınlığın, kötülük olmasa iyiliğin, ölüm olmasa yaşamın değerini bilemezsin.

ben de dahil herkes korkuyor ama. doğal. korkmayanlar kendini öldürüyor. hayatta kalma içgüdüsü baskın demek ki.

korkmuyorum, şu cevabı gönderdikten sonra ölsem mesela, gözüm açık gitmez. ben öldükten sonra ben dahil kimin ne yaptığının pek bir önemi kalmayacak.

Ani gelecek ölümden hiç korkmuyorum, ama yaşlanıp her gece "bugün de ölmedik çok şükür" diyerek uyuyacağım geceleri sabırsızlıkla beklemiyorum.
Hayat, evren ve her şeyin yaşını düşünürsen, bi insan yaşamı nedir ki. Dünyaya kalıcı ne katıyoruz da bizden sonra zaman dursun istiyoruz. En geç bir yüzyıl sonra unutulmuş olacağız.

fazla bir şey kaçıracağımı düşünmüyorum, o yüzden de korkmuyorum. belirsizlikle ilgili bir korku duyuyor olabilirim belki biraz; ama aynı korkuyu geleceğimle, yani hayatta geçireceğim günlerle ilgili de duyuyorum. büyütecek bir şey yok.

sevilen birinin ölümünden sonra hayatın devam etmesi daha acımasız bence. daha korkunç.

ölüm şekillerinden korkuyorum acısız ölüm olmadığından ama ölüm kavramından korkum 0. bu hayatta hiçbir şey istediğim, hayal ettiğim gibi olmayacak yaşayıp sürünmenin manası ne? bizden önceki milyonlarca yılın bizim için 1 saniyede geçmesi gibi biz ölüncede hayatın tüm devamı 1 saniyede yaşanıcak ve biticek endişelenmeyin.

Halletmem gereken bikaç ufak şey onları hallettikten sonra gelsin umrumda değil.

Dostlar, sunu unutmayin :
Etrafta gordugunuz hicbiseyy seyy aslinda gercek degil.
Yani, agacin golgesi nasil agac olmuyorsa, gorduklerimiz aslinda birer illuzyon.
Sen oldukten sonra arkanda kalan bisey falan da olmayacak.
Oldugun anda bu sirri ogrenirsin. Ama yasayip deneyimlemen gerekiyor.
Cok dibe vurup birkac yil tasavvufu yalayip yutmanizi oneririm. Neyse uzun hikaye...
Kendi kendime konusuyorum ya neyse... yok olayim derhal :)

tabulastirilan olum dusuncesini kafanizdan silerseniz korkmazsiniz. ben korkmuyorum. olmek dogmanin tersidir. ikisi de dogaldir. hayat biziz zaten. bizden ayri devam eden bir hayat yok.

“En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.“

korkuyorum. korkmak degil de aslinda istemiyorum daha ziyade. hayatim hicbir bka benzemiyor ama baska bir sansim olduguna inanmiyorum. bari 80-90 yil guzelce yasayabilsem 200 olmuyorsa bile. yasamaya dair ozel bir istegim yok ama olmek istemiyorum. tum buhranlarima, anksiyeteme, manyakligima ragmen burada olmayi seviyorum sahsen. ilginc yani. aci bile hayatta oldugum icin var sonucta. varliktan, yasamaktan baska bir seyi bilmiyoruz biz. olum kadar yasam da gercek.

o yuzden korkuyorum aslinda. neblim yapmak istedigim, gormeyi arzuladigim seyler var. onlar olmadan olursem uzulurum ve tam olarak bu tavrim yuzunden yakin zamanda olecegimi hissediyorum. yasama bu kadar siki tutunmam tuhaf. icgudusel bir sey olduguna inanmaya basladim. onceden hissetmek gibi. umarim olmem yav hic hosuma gitmiyor.

Cevrende gordugun herkesin basina gelen biseyden korkma:
Dogmak, nefes almak, uyumak, uyanmak, sicmak...olmek (bir nevi uyanmak) ama bu yasamda hak yediysen korkmalisin.
5000 yillik papiruste bile var resmi. Kurt basli melek olmus adamin kalbini ve bir tuyu terazide tartar...

Hiç,kendi olumumden hic. O varsa ben yokum, ben varsam o yok. Sevdikleriminkinden ise bencillik yaptigimi bile bile, boyle bir duyguyi tasimak istemiyorum.ama tercihe bagli degil zaten.
.

Haftasonları dahil mi? diye cevap gönder. Korktuğunu belli etme bu tipler insanlıktan anlamaz.

Çoktan mavi tike düştü bile bu saatten sonra göndersemde bir işe yaramayacak.

Karakola gidin, tehdit edildim deyip sikayetci olun mesajlari gosterin, korunma karari cikarttirin. Evinden alir sorgularlar merak etmeyin

Tekrar git polise yazılan mesajla beraber.

Sakın adamın tersine gidecek bi şey yazma. Sabaha gelir kapına, alnının çatından vurur x yoluna gidersin.

polise git ama bir şey yapacaklarını sanmıyorum. umarım yanılırım. mevzu ne bu arada?

Mevzuyu yazar misin ?

gerçekten kızan insan mesajla 45 gün sayımıyla falan uğraşmaz. gelir, vurur, kırar.
bu yaşı 25 altı insan kızgınlığına benziyor. kabadayılara özenmiş. bence karakola gidip mesajı göster. ama silme.
ama eğer ki akraba, eski dost vs ise "mesajı sakladığını, ancak bu sefer polise götürüp de onun başına iş açmak istemediğini, konunun kapandığını" yazıp gerçekten de konuyu kapat. ortak tanıdıklarınız ve ortamlarınız varsa ala bu konudan bahsetme, rahat ol. geçti diye düşünüp boşverecektir.
birini 45 gün sonra öldüreceğini yazıp da 45 gün beklemek eğer ailesinden birini vurduysan ciddidir. aksi taktirde geçer gider sinir dediğin.

Bende yok. Ama vardir illaki.

bence vardır. normalleştiriyor çünkü. hele de bugün 8-9 yaşındaki bebeler bile bunları görüyor oynamaya çalışıyor, iyice yerleşiyor zihinlerine.

bilimsel birçok araştırma yok diyor. mantık olarak da bilgisayar başında uzun süre geçiren ve şiddet dürtüsünü kolayca 0 tehlike ile tatmin eden kişi başka yerde şiddet göstermez.

kişisel deneyimim. internet kafede uzun yıllar müşteri ve çalışan olarak bulundum. en devamlı müşterilerimiz karıncayı incitmez, sokak köpeğine hoşt dedikten sonra köpek kaçtı diye ağlar, öyle ince ruhludurlar.

Hayir yoktur.
Hatta istatiski olarak bakip korelasyon yakalamaya calisirsan durum tam tersi. Evet boyle bir veri var, sallamiyorum.

siddete meyilli ruh hastalari oyun oynamadan da siddet uygular. ben siddetin oyunlarla alakasi oldugunu dusunmuyorum. kisilikte varsa vardir.

Ortaokul caglarinda cogumuzun evinde boyle oyunlar oynayacagi pc, xbox falan yoktu o yillarda ama siddet icerikli oyunlari seve seve (simit, zimba, kemer sakalma gibi siddetten ibaret oyunlar) kendi aramızda oynardık erkek çocukları olarak. O siddet icerigini erkek tabiati nedeniyle bir sekilde buluyorsun zaten teenage caglarda testosteron tavan yaptiginda.
Hiçbirimiz de ileride psikopat falan olmadi.

küçük yaşta belki ama zannetmiyorum. etrafımdaki oyun oynayan insanların,aslında genel olarak kendi başına bir şey yaparak eğlenmeyi başarabilen insanların başkalarına zarar verdiğini pek görmedim. genelde hayvansever olurlar bir de.
vücut geliştirmeyle uğraşan insanlar da sert,şiddete meyilli zannedilir ama büyük çoğunluğu gereğinden fazla kibardır.

Alakası yok bence. Çok fazla politik doğruculuk doğru değil evet ama politik normlarımız bozuk buna bağlıyorum ben.

50 yasindaki esnafin GTA oynadigini dusunmuyorum.

genel olarak yanlış bir yargı var:

"eskiden böyle değildi şimdi çok bozdu."

eskiden de böyleydi. hatta belki daha da fenaydı. şu anda kitle iletişim araçları çok fazla ve insanlar pek çok konuda daha bilinçli oldukları için (mesela kadınlar artık susup içlerine atmıyorlar) bu tür olaylardan eskiye nazaran çok daha fazla haberdar olabiliyoruz.

her yerde kamera var. herkesin elinde akıllı telefon. merkez yerleşim yerlerine en uzak bölgelerde dahi bu böyle. hal böyle olunca bu tarz vakalar eskiye nazaran çok daha fazla "belgeleniyor" ve "şimdi daha çok arttı" gibi yanlış bir genellemeye sebep oluyor.

oyunlar konusunda da çocuklar çok fazla küçümseniyor. elbette psikolojilerini korumak için +7 +13 vs gibi limitlere dikkat etmek lazım ama çok küçük yaştan itibaren bir çoğu gerçek/simülasyon farkının ayrımında oluyor zaten.

Bence bunlar artmıyor. Sadece kayıt altına alınan vaka sayısı artıyor. Gitgide de artacak.

Şiddetin tarihi ne yazık ki Rockstar Games’in kuruluşundan daha eskiye dayanıyor.

Yoktur.

Merhabalar,

Yoktur. Bahsettiginiz turden oyunlarin, evet, oyuncu uzerinde bir nebze hissizlik yarattigi gozlenmistir, ancak siddet egilimini arttirdigi yonunde herhangi bir vargi bulunmamaktadir.

Ayrica “hayvanlara ve korunmasiz kimselere siddet”in arttigini nereden cikariyorsunuz yahu? Ha, eskiden direkt olduruyorlardi, eger bundan bahsediyorsaniz tamam...

hayvanlara ve kadınlara şiddet artmıyor

soruna cevap, yoktur

Çöp

Cop 2. Pil olayini arastir anlarsin.

Şehir içi için mükemmel. Yeni neslinin dahi menzili kısa ama tamamen karbon fiber gövdeye sahip, özel bir araç. Tonla inceleme videosu var, hepsini tek tek izleyin derim. Türkiye fiyatı korkunç ama Avrupa/Amerika'da da karbon fiber ve alüminyum parçalardan dolayı pahalı bir araç. İkinci eli şehir içi için gayet uygun bugünkü sıfır araç fiyatlarına kıyasla.

Araç güzel ancak fiyatını düşününce mantıklı bir araç değil. Keyfine araç alabilecek seviyede iseniz neden olmasın. Farklı bir araç.

Çöp3.

bazi sikintilari var:

*aracin fiyatina gore menzili cok dusuk, 200km civari olmasi lazim.
*Range extenderli olanlarda ufak bir motor var, pilleri siz yoldayken sarj ediyor yanliz aracin pilleri bos ise tam ciddi performans dusuklugu yaratiyormus.
*ikinci el piyasasi cok zayif, 2-3 senelik araclari yari fiyatina bile satamiyorlar. *lastikler bir garip, motorsiklet lastigi gibi, cukurlu yollarda sikinti yasatmasi olasi.

seklini seviyorum, ici oldukca konforlu ama bu ilk seriden uzak durmak lazim bence. gelistirilirse ve fiyati duserse dusunulebilir. su anda bence tesla model 3 cok daha iyi bir alternatif, yeni nissan leafler de iyi diyorlar.

2.el almayı düsünüyorum.Beğenmeyenler neden beğenmiyorsunuz ? Elektrik sayesinde yoldan tasarruf olmaz mı ?

Ben burada bir duyuru açmıştım, terim birden çok acayip kokmaya başladı diye, birisi de bana karbonat önermişti. O zamandan beri (ki 4 sene oldu sanırım) her banyodan sonra (ya da ihtiyaç varsa gün içinde koltukaltlarımı yıkadıktan sonra) biraz karbonatı avcuma döküp, 2 3 damla suyla ıslatıp koltukaltıma sürüyorum. Çok dökülmesin diye de bir peçeteyle fazlasını alıyorum. Ben de roll-on sürerdim önceden ama hem ter kokusuyla karışınca kötü oluyor hem de dediğin şekilde doğal değiller.

Güzel de koksun istersen bir kabın içine döküp 1 2 damla sevdiğin bir yağ (lavanta, kakao, vanilya vs.) damlatıp o şekilde sürebilirsin. Ya da yine bir kapta hindistan cevizi yağıyla karbonatı krem kıvamına getirip sürebilirsin. Hem çok çok daha doğal hem de karbonat süper bir şey!

Eczanelerden aluminyum icermeyen dogal icerikli kaliteli roll on bulbilirisn.karbonati hindistan cevizi yagi ile karistirmani onernem. Kil sayisini cogaltirsin.

www.ekoorganik.com

Her gün duşunuzu duş jeliyle mi alıyorusunuz. Duş jelleri temizlemiyor sanki. Duru türk hamamı sabunuyla yıkanın, el örgüsü lif ile.
Ben öyle yapıyorum her gün nadiren koku oluşuyor.

istagramda badecanlar ya da hepsimis sayfalarina bakin. dogal icerikli urunleri var.

www.profsaracoglu.com
ben bunu kullanıyorum. sonuç başarılı.

ben karbonat ve hindistan cevizi yagiyla bi roll-on yapmistim evde. gerek kokusundan gerek etkisinden cok memnun kalmis olsam da koltuk altina yagli bir seyler surunce tum kiyafetlerinde lekeler oluyor bir sure sonra diye vazgectim kullanmaktan. yine de eger denemek istersen nasil yaptigimi bulur paylasirim seninle?

Ben siveno kullanıyorum, memnunum şimdilik. www.siveno.com

Bir süre sonra alışmak mı? Asvshdj. Born this way.

Büyük göğüsleri taşımak, uygun sütyen seçimi, epilasyonun başlı başına sorun olması, pms in ağır etkisi ve ilişki krizlerinden çikolata krizlerine koşmak...

Bizim için rutin.

Bunların komboları var bir de ki, onlara hiç girmeyeyim. (sevgilin terk etti, reglin ilk günü, ertesi gün sınav var, üstüne grip olmuşsun vb)

Kadınlığa alışmak diye bir şey yok, kadın olmanın getirdiklerini taşıyabilmek var diyebiliriz.

Tecavüz, taciz ve çok geri kalmış bir bölgede kadın olmak dışında ki olaylar haricinde zor değil bence.

Hele bir güzelse hayata 10-0 önde başlıyorlar.

-iş başvurusunda kadınlara öncelik verilir. erkek isterse açlıktan ölsün kimsenin umrunda olmaz.

-daha kolay sevgili bulurlar. Erkek çok yakışıklı ya da zengin değilse sevgili bulamaz ama bir kadın çirkinde olsa mutlaka sevgili yapar.

- bir kadın gittiği her yerde pozitif ayrımcılığa uğrar.

-"belki sevgili oluruz umuduyla." her işleri halledilir.

-şu duyuruyu yazdığım 1-2 dakika içerisinde bile dünya genelinde belki de binlerce erkek şu anda öldürüldü.

-istenilen arzu edilen taraf her zaman güçlüdür. arzu eden tarafta zayıftır.

erkekte olsa hemen doktora mı gider? daha saçma bişey duymadım haha şaka mısın.

kadını erkeği yok bu işlerin her cinsiyetin artıları eksileri var.

kadınlar da 7/24 ilgi sevgi bekliyorlar o zaman senin mantığınla onlar erkek olsalar yıllarca hiç sevgi görmediği için intihar falan ederler.

fiziki zorlukları olabilir kadınların ama erkeklere de hayat laylaylom değil. tonla acıyı yaşayıp en ufak şekilde bişeyleri belli etmeme, yıllarca kimseye anlatmama, belli etmeme, ağlamama gibi özellikleri de yapabilecek kadın oranı %5 bile değildir.

kanka olduğum 1 kız var kabul ediyor mesela kadınlığın kolaylığını. güzelsen yukarıda ki arkadaşın dediği gibi her işini rahatça yaptırabiliyorsun. 4 sene boyunca fakültede projesine dokunmadan 90 alıyordu kız ahha :)

Fiziksel olarak sormuşsunuz, herkes de hemen davranışsal olarak yorumlamak için yerini almış.

Vallahi zor. Ben sıkıldım açıkçası her ay hayatımın 3-4 gününün heba oluşunu anlamaya çalışmaktan. Elimden gelmeyerek o 3-4 gündeki duygudurum bozukluğunu yaşamaktan. Saçına, kaşına, gözüne, epilasyonuna ayrı ayrı özen gösterme ya da bir ton para dökme gerekliliğinden. Her ay "Neden ya neden!?" diye sorguluyorum ben, 25 yıldır kadınım alışamadım.

Benim karıdan biliyorum zor kardeş kadın olmak. Toplumsal zorluğu ayrı, biyolojik zorluğu ayrı.

Biz erkeklerin dünya kadar malım olacağına fındık kadar amım olsun mantığı dışında en ufak bir avantajı yok. Kaldı ki o mantıkla bile birinin seks kölesi olmayı kabul etmiş oluyorsun. Milyonların olmuş özgür değilsin ne anladım aq. Bende 2 top 1 hıyar var her gün 45 defa düzeltiyorum çaktırmadan rahat edemiyorum. 2 tane kocaman portakal taşısam göğsümde kafayı yerdim.

Bizde hormonal dengesizlik yok mesela. Kadınlarda var. O şirret kaltak dediğin karıların çoğu hormonal dengesizlik yüzünden çıldırmış cinnet geçirmiş biçimde geziyor.

Biz erkekler için kural basit. Skinin doğrusuna gitmeyecen. Başka kural yok hayatta. Patron iki kafandan büyük olan olduğu sürece mesele yaşamazsın hayatta.

Bir de düşünsene boy 1.60, kilo 45-50. Güç kuvvet desen erkeğe nazaran yok. Gelen geçen tipine yaşına bakmadan götünü kesiyor, verse parçalarım diye bakıyor. Sabahtan akşama kadar bu vaziyette iş yapıyorsun mesela. Zor olm ya. Ben kadın olsam katil olurdum. Kendi cinsimden çevremden biliyorum malak gibi laflarla yazılan adamları görüyorum, bana yapsalar yazacağın mesajı skim der tekme tokat dalarım. Biz erkekler kadınlardan daha dayaklık tipleriz aslında bakma.

siz fiziksel bir şeyden bahsederken cevapların tavır tutum ve sosyal açıdan gelmesi bile asıl zorluğun toplumsal olduğunun en iyi gösteresi sanırım.
menstruel döngünün fiziksel sancılarından çok hormon ve haliyle duygu değişimi zor.
onun dışında cinsiyetten kaynaklı bir zorluk yok.

zorluklar;
fiziksel,
psikolojik,
toplumsal,
ekonomik,
kültürel zorluklar.

-taciz, tecavüz, tekme tokat, cinayet.
-psikoljik baskıyı, mobbingi, söylemlerle başlayan eril zihniyet baskısını başkaları örneklendirsin ben yoruldum; ama asıl önemlisi bununla erkeklerin yüzleşmesi sanırım. soru sorarak çok güzel yapmışsınız umarım cevaplarla yüzleşmeye de kalbiniz, vicdanınız el verir.
bi kaç yıl önce twitter'da başlayan bir akım vardı; kadınlar başlarından geçen tacizleri ya da taciz endişesiyle aldıkları önlemleri anlatıyordu. erkeklerin bir kısmı da hayatları boyunca bunların farkında olmadıkları için kısa süreli şok yaşayıp empati yapmışlardı. bu anlamda güzel bir etkisi olmuştu. tam da bundan bahsediyorum, bu farkındalığın erkeklerde; özellikle erkek çocuklarında artması gerek.
-aynı meslekte aynı nitelikle farklı cinsiyette insanların farklı maaşlar alması gibi. iş bulma, işe gücüne katılım açısından da çok vasat durumdayız.
yukarıdaki komando isveçten yazıyor heralde :/

bu daha çocuk yaşta edinilen pipini göster, eteğini ört zihniyetiyle başlıyor ölene kadar da devam ediyor. aslında daha da önemlisi kadın erkek arasındaki adaletsizlik değil; erkek ve diğerleri arasındaki adaletsizlik şeklinde. bunu bir düşünmenizi öneririm.
ataerkil zihniyet; erkek olmayan her şeyi alt kategoriye koyuyor aslında.

neyse, bir süre sonra alışılıyor mu demişsiniz;
alışılmıyor, alışmış gibi yapıyoruz.

Ben bi şekilde regle alıştım gece uykumdan uyandırdığı ağladığım da oldu. Ama alıştım. alışamadığım düzenli ağda, kaş bıyık almak. Can yakıyor ve bitmiyor.

genel olarak kadınların işinin daha zor olduğunu düşünen bir erkeğim ama @buzbebek gibilerinin şımarık tavırlarına sinir oluyorum. çikolata krizi ne abi? ben de çikolata krizine giriyorum ama kadın değilim, sadece şeker bağımlılığını kırmakta güçlük çeken dangalağın tekiyim. kadınlıkla çikolata sevgisini veya "çikolata krizi"ni ilişkilendirmenin ne anlamı var? öyle olunca daha sempatik oluyor herhalde. erkekler de gayet tatlı düşkünü, çikolata hastası vs. olabiliyor.

sevgilinin terk etmesi, ertesi gün sınav olması, grip olmak vs. bunlar erkeklerin de başına gelen şeyler. her haltı abartmayın. bunların kadınlıkla ne alakası var? regl süreci bazı kadınlar için çok sancılı geçiyor tamam da bazıları bunu fırsat bilerek her durumda bahane olarak öne sürüyor.

taciz, tecavüz, mobbing ve bissürü sosyal konu varken "çikolata krizleri... kadınlık..." geyiği yapmak neblim çok şımarıkça ve çirkince. bazı şeyler öyledir yani, kadınlıkla veya erkeklikle bi alakası yoktur, niye ısrarla kalıba sokmaya çalışıyosunuz?

@der meister
Öncelikle sakin ol ve o klavyeyi yerine bırak.

Bunun bir kalıbı falan yok. Tamamen tıbbi hatta. pre menstrual sendromu googlela ve bi zahmet oku. Tatlı yeme isteği gökten inmiyor.

İnsanları şımarık diye etiketlemeden önce bir regl sancısından miden bulasın, elin ayağın tutmasın, o ağrıları çek sonra bunları yaz yazabilirsen.

Soru zaten kadınlara sorulmuş, senin çikolata zevkin mevzu bahis değil.

Çevremde benim kadar tatlı seven insan hiç görmedim ama "ayy tatlı krizim geldi" yapmadım hiç hayatımda. Yani hormonal falan da olabilir ama anlam da veremiyorum öte yandan.

Kadınlarda olan zorluğun yakın değerde karşılığı erkeklerde de bulunabilir vs ama regl öncesi duygu Durum bozukluğu beni cidden en çok yoran şey. Özellikle gergin bi ortamda çalışıyorsanız, çevrenizde çok da hoşlanmadığınız insanlar varsa önceki yaklaşık bir hafta iki katı geriliyorum, üzülüyorum, sanki bilerek üst üste geliyormuş gibi.

Bakıyorum erkek arkadaşlar daha rahat take it easy tarzında takılıyor. Bizim iki hafta sonra olacak olayı nasıl algılayacağımız belli değil.

sana şunu söyleyim, üzerime köyde üzerime sırıtarak araba sürdüler. öz annem aman duyan olmasın diye beni bastırdı. sonra niye sinir hastası olduğumu sorguluyor.

@buzbebek, ben pms ağrısına bir şey demiyorum ki, çikolata isteğinin dahi "kadınlık" ile ilişkilendirilmesine kızıyorum. "why women crave chocolate" yazdım, al en başta çıkan şey,

"It is thought women specifically crave chocolate due to its ability to mimic serotonin and release endorphins, which may decrease depression and anxiety. However, serotonin, known as the feel-good hormone, can in addition to the consumption of certain foods also be increased by exercise."

allah aşkına bunun kadınlıkla ne alakası var? erkeklerde çikolata serotonin ve endorfin salgılatmıyor mu? biz çikolata yiyince mutlu olmuyo muyuz? canın çikolata çekmesiyle kadınlığın ne alakası var?

türkiye gibi ülkede yaşayıp kadın olmanın zorluğu sorulduğunda "canımız çikolata çekiyo" demek nasıl bir şuursuzluk, nasıl bir şımarıklık ben anlamıyorum. kaldı ki ben sadece böyle yazdığını görünce tepkimi dile getirmek istedim, evde sinirden klavye kemirmiyorum yani, sadece saçma geldiğini yazmak istedim.

neyse sana kolay gelsin yav. kadın olmanın 3953959 çeşit zorluğu varken, dünyada milyonlarca ve hatta milyarlarca kadın bu yüzden sorun yaşıyorken "cnmız çikolata çekiyo" yazmak çok tuhaf. bu kadınlıkla ilgili bir şey değil, alakası bile yok. pms olmayınca hormon falan ortadan kalkıyo sanıyosun galiba

Adalar da dahil olmak üzere

Aynacılar çarşısı dışında öyle pek bişe yok. Sahilde rüzgardan uçmazsan yürüyebilirsin güzeldir. Gelibolu zaten tam bir gün sürer rehberle gezersen ağlaya ağlaya milli duygular depolar gelirsin.

Aynalı çarşı olacaktı, 10 sene oldu unuttuk tabi.

dondurmalı peynir helvası yiyin. Ufak bir dükkan var tarihi yapan.

Bozcaadaya gidin gezmeye.
Kilitbahir de bisiklet kiraliyip gezebilirsiniz.
Özgürlük parkında oturabilirsiniz.
Asos a gidebilirsiniz.

tinder indir. gerisi gelir zaten.

haftaya ehliyet sinavim var. yanlis yola girmemek icin onunde araba takip etmek ve dikkatli olmaktan baska cozum yok

kavsaklar cok onemli. gerisi yarim saatte alisilacak sey.

Düz giderken karşı şeride girmek çok düşük olasılık. Sadece kavşaklarda dönerken başlarda otomatikman sağ şeride gidiliyor, o konuda kendisinizi sürekli telkin etmeniz lazım.

Bir de göbeklerde trafik kuralları önemli, Türkiye'deki gibi hareket ederseniz muhtemelen ilk göbekte kaza yaparsınız. Zira alt/üst geçit pek yok, trafik ışığı da yok ama herkes kurallara uyduğu için sorunsuz akıyor trafik.

YouTube'da roundabout rules aramasıyla çıkan videolara göz atmanızı öneririm.

çok kolay. hayatımda ilk kez kullandığımda auckland'ın göbeğinden kiralık aracı aldım ve yollara düştüm. gerçi bir süredir o tarz trafikte yaşamış biri olarak göz aşinalığım olmuştu ama araba kullanırken hiç problem yaşamadım.

tek sıkıntı uzun yolda gidiş geliş şeklinde olduğunda bir kez karşı yola geçmişim farkında olmadan allahtan karşıdan araba gelmedi. fark edip geçtim sola tekrar.

2 saat euro truck simulator'de İngiltere yap alışırsın:)

Ben çok kolay öğrendim, ilk 10 dk dan sonra gayet normaldi. Kavşak kontrollerine ekstra dikkat etmek gerekiyor bir süre sadece.
Bir de mesela şey oldu, hiç arabanın olmadığı yerlerde bazen sağdan gidiyordum, ama etrafta bir tane bile araba olsa hiç karışıklık yaşamadım.
İlk 1 ay arabaya ilk giderken sol kapıya gittim geri geldim epey, hala da oluyor ara sıra :)
Bir de daha önemlisi yaya olarak karşıya geçerken gözüm hep sola gidiyor sağa bakmam gerektiği halde. Yaya olarak da ekstra dikkat etmelisiniz. Yaya olarak risk atlattım 1-2 defa bu yüzden.

urbanears kransen kullanıyorum. 2 seneyi geçti hala sağlam. bu model satılmıyor ama sanırım artık, aynı markanın başka modeline bakabilirsin.

görüyorum ki ucuz mal alacak kadar zenginsiniz. şu yaşıma kadar kullandığım hiçbir kulaklıkta böyle bir şey yaşamadım. bozulanlar tamamen bozuldu, bozulmayanlardan bi kısmını arkadaşlarıma verdim, bozulmayıp kullanmadıklarım da evde boş boş duruyor.

sennheiser kullanıyorum garanti süresi içerisinde iki kere bozuldu ikisini de değiştirdiler. garantisi olan bir kulaklık tercih edin.

200 liraya 5 yil once aldigim kulakici hala tas gibi. dagda bayirda her yerde kullandim. ya saklamayi bilmiyorsun ya da en dandigini aliyorsun.

Bu sorunu en son lisede kullandığım adi kulaklıklarda yaşadım. Yıllardır böyle bir sorun yaşamıyorum.

2 yıl urbanears kransen kullandım ben de, 1 senedir de(belki daha uzun) rock zircon kullanıyorum(aliexpressten). İkisinde de böyle bir sorun yaşamadım. Urbanears'ta çok nadir jag kısmını döndürünce ses gidiyordu, garantiye verdim yeni kulaklık hediye ettiler hem de sıfırdan 2 yıl garantili.

urbanears'ta da yaşadım, senheiser'da da (en iyi modellerinden olmayabilir). Bu cevaplardan sonra suçu kendime yazmalıyım diye düşünüyorum, daha nazik davranmalıyım belki.
Teşekkürler cevaplar için

Evde Xiaomi Piston 3, Marshall, Urbanears, bütün telefonların orijinal kulaklıkları vs bir dünya kablolu kulaklık var hiçbiri böyle olmadı. Kablosuz olarak da Urbanears Plattan Adv var, Jays kulakiçi var. Bu saydıklarımın hiçbirinde sorun yaşamazsın tecavüz etmezsen.

urbanears alıyorum ok. @nundu gibi olumsuzluk sonrası memnun olan bir müşteri deneyimi bu kararı vermemi sağladı özellikle. (müşteri memnuniyeti araştırmacıları görsün diye yazdım :)

Beats ve bose kullanıyorum. Beats 5. Yılını devirdi bose de 3. Yılında noise cancelling de var sıkıntı yok. Markadan markaya değişebilir bozulma olayi

çok farkı yok ama ben i7yi alırdım

quorada da "ne yapmak istediğine bağlı evde kullanıcaksan i8 oyun oynayacaksan i7 daha iyi" diyor biri.

U serisi düşük güç tüketimine bağlı olarak ısınmadan çalışabilen işlemciler. Bunlar genelde business laptoplarda kullanılır. Bu laptoplar son derece sessiz çalışır ve şarjı daha uzun gider.

Performans olarak elbette hq olan daha iyi.

Ne amaçla kullanacağın önemli bu işlemcileri. Oyun oynayacaksan U serileri uygun değil kesinlikle.

Uzun şarj süresi önemliyse, çok düşük sesli çalışmasını istiyorsan 8250U al.

7 ile 8. Nesil arasında majör farklar yok ayrıca. Hatta şöyle diyim size; masaüstünde hala 2. Nesil i7'ler mükemmel iş yapıyor düşünün 9 senelik falan. Nesil size güç tüketimi ve boyut farklılığı olarak döner iç hız zaten doğal sınırlara ulaşmış vaziyette.

Bana da öyle geldi biraz. Basit sorulara bile cevap vermeye tenezzül etmiyorlar.

bir dünya farklı sektörde çalıştım. yazılımcılara kadar dışa kapalı olan, ketum olan, meslek sırrı takılan çooook sektör var.
hatta kodları ortalıkta geziyor, üniversite yıllarımda manyak mı bu adamlar para almadan niye koyuyorlar filan derdim (sene 2001 tabi)
ama yani düşün sürekli otur otur otur sürekli düşün beyin yor, veya aynı şeyler kes kes yapıştır aynı şeyler satırlar satırlar
pöööf yani. çok sıkıcı adamların işi. öğretmek istemediklerinden değil bence usanıyorlar.
ha işleriyle ilgili konuşmamak değil; yine konuşurlarsa işlerini konuşurlar. mühendis erkek profilinden (baskın olarak) bahsediyoruz adamlar genel olarak konuşmayı sevmiyor.

iki kuzenim de yazılımcı/programcı falan. ikisi de öğretmeyi sevmemekten ziyade az konuşan insanlar. öyle hiç sesleri gereksiz yükselmez, gereksiz konuşmazlar. ama yardımcı olma hususunda bir yamuklarını görmedim.

haklısınız. acayipler. birşey istediğinizde istenilen şeyleri anlamsız buluyorlar ama neyi anlamlandırdıklarına dair bir fikrim yok.

not: bir zümreyi karşıma alma amacı gütmüyorum, tşk.

benim gördüğüm tam tersi. 23 yaşında, geride kalan 5 yılda hiçbir şeyi başaramamış, daldan dala atlamış bir dangoz olarak "yazılımcı olcam!11!" diye gaza geldiğimde duyuru ve sözlükte o kadar fazla yardımcı oldular ki yazılımı şu an hiç umursamamama rağmen sırf bu insanların emeğini boşa çıkardığım için utanıyorum kendimden.

kendi alanım için konuşuyorum, bir baltaya sap olamamış adam "burada para ve yurtdışı imkânı var" deyip "abi nasıl yapılıyo bu işler bana yol göstersene" dese ağzının ortasına vururdum, "sktir git lan seninle mi uğraşıcam" diye. duyuru-sözlük ve bunun dışında birkaç arkadaşım öyle yapmadı. akla gelebilecek en lüzumsuz, saçma sorularımı dahi cevapladılar. yazılım bilgim zaten şu maymunlu meşhur bi' oyun var, onu bitirmekten öteye gidemedi, ona rağmen 95399359395 tane soru soruyordum. bir de gerçekten yazılım konusunda gelişim kaydetsem neler yaparmışım.

toplamda en az 7-8 kişiyle konuştum. cevap vermeye tenezzül etmeyen sadece bir kişi oldu. velhasıl kişisel tecrübem tam aksi yönde. şaşırdım, sevindim. keşke becerebileceğim bi' şey olsaydı.

birisinin tavrından dolayı çıkarım yaparak genelleme yapıyor gibisin. kendimden ve çevremden biliyorum yazılımcıların çoğu yardımseverdir.

her şeyi geçtim ortada stackoverflow.com gibi soruların cevaplandırıldığı, github gibi açık kaynak kodlarını paylaşan insanların olduğu platformlar varken bunu söylersen taş olursun.

yalnız şöyle bir şey var eğer gerçekten birinin sorduğu sorununun cevabı çok teknik ise anlayamayacağını düşünüyorsam kendimi yormuyorum. belki onunla ilgili bir tavra denk gelmişsindir.

50 çalışanı olan bi işletmenin 2 yazılımcısından biriyim. işimle ilgili kendi cebimde notlarım olsun diye bi arama çubuğu ve gerekli bilgileri içeren bi uygulama yazdım. apk olarak kurdum kendi telefonuma. bişey lazım olunca arıyorum buluyorum detaylı bilgileri.

şimdi iş yerinden bir arkadaş heves etti, diyor ki "5 dk bana göster de ben de kendi bölümümle ilgili yazayım. sen biraz göster ben zaten gerisini hallederim" diyor. direk hayır demek zorunda kaldım. çünkü benim o adama bişeyler anlatabilmem için belli bi mantığı kavradığını taban almam gerekiyor. sıfırdan anlatacak kadar vakit de ayıramam mümkün değil.

soruyu görünce kendimi gördüm. biraz da alındım. o yüzden gereksiz uzattım. benim ketumluğum burdan. sizin denk geldikleriniz de buna benziyor olabilir.

Paylasmadigim bir tane hayvan gibi dokumanim var, yillar yili her sorun ciktiginda satir satir ekledigim icin veresim gelmiyor.
Piyasada kitap olarak da yok zaten o bilgiler.

Onun disinda cok adam/kadin yetistirdim. Geneli nankorluk yapmistir pisman etmistir.
Hatta bir tanesi su an holdingin birine it yoneticisi oldu.

Hala da sorana ogretirim 3 gun sonra ukalalik eder mutlaka.
Ketum olanlari takdir ediyorum bu yuzden

çok keyifli bir iş gibi gelmiyor bana belki onlar da zaten çalışırken sıkıldıkları için günün kalan kısmında bundan bahsetmek istemiyorlardır. ben de işimi anlatmayı sevmem, mesai yapıyormuşum gibi geliyor. ayrıca gerçekten uzmanlık isteyen bir iş ve hiç bilmeyen birisine anlatmak zulüm. adamlar yapıyor ya diyip geçmek lazım.

Fıtrat meselesi. Yazılımcı tanıdığım yaşı 50deb fazla hem de gelin size yazılım öğreteyim beraber çalışalım modunda. Hiç yazılım geçmişimiz yok ona rağmen ugrasacak

Alalası yok ya. Yazılım kadar alaylının olduğu başka sektör var mıdır bilmiyorum. Adamlar her şeyi nette paylaşıyor aksine. Bana böyle sor kendi mesleğimle ilgili danışmanlık ücreti isterim.

o yüzden her yerden ücretli ücretsiz kurslar, makaleler, eğitim paketleri fırlıyor. allahtan iş öğretmek istemeyen halleri bu yoksa gece camdan girip zorla kod yazdıracaklarmış.

ogretmek istemediklerinden degil cogunun sosyal becerileri zayif

not: yazilim muhendisiyim.

şu dönemde siz de yazılım öğrenin muhakkak öğrenmelisiniz diyip frontend öğrenmeye başlamak gibi bir hype var, ondan bezmiş olabilirler.

net cevap : evet

bence tam tersi. yazılım kadar karşılıksız yardım edilen bir sektör daha görmedim.

kimsenin kuruş kazanmadan yaptığı işletim sistemi var, gönüllü ansiklopedi var, reddit var, Quora var, hayvan gibi yazılım soru-cevap mekanları var, var oğlu var.

tam tersine yazılımcılar öğretmek için benim gördüğüm en açık insanlar. boş muhabbete pek meyilleri yok, o başka bir konu...

new york times'in 36 hours adinda 6-7 dakikalik mini belgesel serisi var. ulke ya da sehir hakkinda bilgi, gorulesi yerler, yemekleri... vs. ile alakali bilgiler veriyor.

www.nytimes.com

www.youtube.com

Bu tamamen yeme ağırlıklı ama devamlı seyahat halindeler.

wolters world
yellow productions
gabriel traveler

www.youtube.com

bu adamin ustune yok bu iste.
(bkz: rick steves)

Mark Wiens

hayır değil.

gtx 1050 ile 5 sene? 2080ti kullanıyorum ve 5 sene götürür "umarım" diyorum

Pubg bilmem de gta'yı orta alt ayarlarda 60fps oynatabilir biraz.

I7 bakma oyun için boş yere paranı israf edersin. Daha yüksek ekran kartlı i3-i5 bak hatta ryzen bak.

lenovo ideapad 720 15ikbr donanimhaber diye aratın, kapalı kutu satan birinden alın ve ssd ekleyin.

paranız da cebinizde kalsın.

bu fiyata toplama yap.

Ayni bütçeye işlemci kısıp en azindan gtx1050ti alabilirsin. Ya da 7000tlye çıkıp monster gtx1060 ekran kartlı makine almalısın.
www.monsternotebook.com.tr

Edit: Bu stokta yokmuş ama 7000tlye başka gtx1060li makineler bulunuyor.

Öncelikle düzensiz göçmenin ülkeye girişi, ülkede kalışı veya çalışması yasal olmayan yabancıdır. Örneğin ülkeye yasa dışı giren yabancı girişinden itibaren düzensiz göçmen iken, ülkeye yasal girip daha sonra vize/ikamet ihlaline düşen veya kaçak çalışan yabancı girişi esnasında düzenli, söz konusu ihlallerinden sonra ise düzensiz durumdadır.

Düzensiz göçmenden kastın ülkeye yasa dışı giren göçmense 6458 sayılı yabancılar ve uluslararası koruma kanunu 54.1.(h) uyarınca sınır dışına tabidir. Bu yüzden il göç idaresi müdürlüklerince haklarında sınır dışı kararı alınıp, yine aynı kanun 57.2'ye istinaden haklarında idari gözetim uygulanacağından Geri Gönderme Merkezlerine sevk edilirler. Ülkelerine veya 3. bir ülkeye sınır dışı edilene kadar da geri gönderme merkezinde tutulurlar(İdari gözetim altında tutulmaları için zaruret varsa ve devam ediyorsa), burada kaldıkları süre de 6+6 ay olmak üzere 1 yılı geçemez.

Biz bir salaklık yaptık birinde ekip olarak otogarda afgan bir gruba kimlik kontrol yaptık, pasaport falan. Neyse adamlar ülkeye yasadışı yollarla girmişler kaydı kuydu yok. Olay 3 sene önce yaşandı onu da belirteyim aşti'de.

Neyse aga aldık adamları götürdük yabancı şubeye, almadılar aq, yer yok dediler, biz ilgilenmiyoruz dediler, göç idaresi dediler falan filan. O sırada tabi girişini yaptığımız için nezarete kayda girdi salamıyoruz da.

Neyse abi götürdük nüfus almadı, göç idaresi almadı, valiliğe söyledik müdürünüzle görüşün dedi. Müdüre söyledik lan olm mal mısınız niye kaçak göçmene kimlik soruyorsunuz dedi, bu da size ders olsun sizin sorumluluğunuzda adamlar dedi. Velhasıl kelam 4 gece nezarette yatırdık adamları. Nezaret dediysek zaten içerde dolanıyorlar, kantinde yatıyorlar falan sadece salmıyoruz adamlar da gitmiyor zaten gidecek yerleri yok. Bizim kumanyadan tırtıklıyorlar garipler.

En sonunda aramızda para topladık bunların cebine 100'er lira koyduk, dedik (türkçe de bilmiyorlar ingilizceleri yarım yamalak) alın şu parayı kaçın aq. Ama yakalanmayın sakın. Adamlar yok böyle iyi dediler bide. Dedik tersten kelepçeler nezarete sokarız kaçmazsanız sittirin gidin. Böyle kovduk adamları.

Yani kardeş göçmenler yakalanmıyor. Uzun elbise giy Pakistanlı gibi kafana da kep geçir çevirmeye girmezsin. O adamı alan polisin mesaisi bitmez çünkü.

@bos gezenin bos ustasi

ulke bildigin dingonun ahirina donmus diyorsun yani, super.

Anlatıyım. Öncelikle belirtiyim ki yukarıdaki olay 3 yıl önce olduğu için durum şimdi çok farklı.
Düzensiz göçmenler kolluk kuvvetleri tarafından yakalandıktan sonra öncelikle emniyette veya karakolda isim soyisim yaş ve uyruk tespitleri yapılarak, sağlık kontrolünden sonra göç idaresine bağlı geri gönderme merkezlerine getirilirler. Geri gönderme merkezindeki nöbetçi göç uzmanı/uzman yardımcısı kolluktan yabancıları teslim alır. İlk girişte prosedürler uygylanır, psikolog ve sosyal çalışmacılar tarafından hassas bir durum olup olmadığı kontrol edilir ve daha sonra içeriye alınırlar. Ggm dediğimiz yerlerde işleyiş bildiğimiz hapishaneler gibidir. Daha sonra göçmenlerin dosyaları o ggm'de görevli göç uzman ve uzman yardımcılarına dağıtılır. Bu personel göçmenler için göçnet sistemi üzerinden sınırdışı ve idari gözetim kararı alır. Yani teorik olarak hepsinin sınırdışı edilmesi gerekir. Fakat düzensiz göçmene ne olacağı vatandaşı olduğu ülkeye bağlıdır. İlgili personel ile yapılan mülakatın ardından hakkında karar verilir. İdari gözetimi kaldırılarak imza yükümlülüğü ile birlikte belirli bir şehre gönderilebilirler. Bu durumda göçmenin çalışma izni yoktur ve izin almadan o şehirden çıkması yasaktır. Ya da sınırdışı kararı devam eder ve prosedürler tamamlanana kadar göçmenler ggm'de kalırlar. Ardından ülkelerine gönderilirler.

Teorikte durum böyle. Pratikte ise kimse kimseyle çoğu zaman mülakat falan yapmaz. Uyruğa göre genel müdürlükten talimat gelir ve değerlendirme ona göre yapılır. Bu talimat her hafta değişebilir. Mesela denir ki Pakistan salıyoruz o hafta Pakistanlılar serbest bırakılır mülakat falan olmadan. Ya da Afganistan deport ediyoruz deport işlemleri yapılır mülakat falan olmadan pasapottu olanlar gönderilir. Pasaport yoksa deport yapılamaz. Konsolosluk aranır ve ilgili yabancılar için seyahat belgesi talep edilir vs.

Süreç kaba taslak böyle işliyor.

Benim bu.

Doğuştan gelen bir şey, çok garip bir şey aynı zamanda. Sebebini hep merak ettim ama mantıklı bir şey bulamadım. Babam çocukken zorla ıspanak yedirirdi ve sürekli midem bulanırdı. Tavuk eti yiyemeyeceğimi ilk görüşte anlamıştım, sonrasında denedim ve yiyemedim. Birçok sebzeyi yiyemiyorum hala. Fakat şöyle de bir şey var, çocukken yiyemediğim bazı şeyleri farklı şekillerde yemeye başladım.

Mesela tavuğu bütün olarak yiyemiyorum ama tavuk döner yemeye başladım son zamanlarda. 30 yaşıma kadar hiç marul yememiştim sonradan deneyip tadını epey beğendim. Parça et yiyemem ama sucuk, sosis, salam yerim. Kıymayı lap diye koy yemem fakat lahmacun ve pidede yerim. Böyle garip bir durum.

Benzer durumdayım. Biberden tiksiniyorum mesela. İçinde biber olan yemeği hatta bibere temas eden bir şeyi yiyemiyorum. Yemekhanede her şeyi biberli yaptıkları için iş yerinde aç kalıyorum.

Et de yemiyorum. Sadece köfte o da her köfte değil, dışarda yiyemem mesela. Tavuğun sadece beyaz eti, ama onu da dışarda yiyemiyorum. Etin kokusundan da tiksiniyorum, hele sucuk kokusundan kusabilirim (bamya kokusundan da).

Zorlanıyorum evet. Çözümlerim şöyle: dışarıda nadiren yemek yerim. Arkadaşlarla gittiğimizde en azından bir çorba içer doyarım, ama bir ocak başına gitmem tabi, kokar. Mümkünse evde yiyip giderim. Evine gittiğim az insan var, onlar da ne yemediğimi bilir zaten. Protein için yumurta ve bakliyat tüketiyorum.

Aynı dertten muzdaribim. Çekirdeği olan şeyleri yiyemiyorum. Tükettiğim sebze sayısı çok kısıtlıdır. Hani domates bile yemem. Neden bilmiyorum. Bazı şeyleri hiç tatmadığım halde yiyemiyorum mesela. Kokusundan, görünüşünden ya da dokusundan değil. Yiyesim gelmiyor, yesem midem almayacak biliyorum.

Alerjim var mı derseniz hiçbir şeye, hayır yok. Ona rağmen bazı şeyleri yemek ölüm maalesef benim için. Ben de çok zorlanıyorum bu durumdan. Yediğim şeyleri de çok fazla yiyemiyorum maalesef.

bazı yiyecekleri kötü koktuğu için yemedim, tadını da bilmem. karnıbahar mesela pişerken evden kaçarım, bamya asla yemedim. pırasa iğrenç kokuyor tadına maalesef baktım ama asla yemem. ıspanağı 3-5 sene öncesine kadar yerdim artık yemiyorum görüntüsünden tiksindim.

patlıcanı eskiden yemezdim artık severek yiyorum, pişmiş domatesli yemek de yiyemezdim artık yiyorum. bunun bir çözümü olduğunu sanmıyorum.

Yetiştirilmeyle de alakalı. Annem çok iyi hamur işi ve et yemeği yapardı, her türlü sebze yemeğini ise fazla pişirdiğinden berbat olurdu. Ne oldu sonunda sebze yemeklerinin %90'ından tiksinir oldum. Gel zaman git zaman aşçı bir eşim oldu. Meğer bu sebze yemekleri mükemmel imiş doğru hazırlanınca onu gördüm. İğrenç falan değilmiş bunlar, kötü de kokmuyorlarmış aslında.

Ben asla tavuk yemezdim mesela eşim ısrar etti birinde beğenmezsen dökeceğim yemeği bir daha da yapmicam dedi. Yedim mükemmeldi tadı. Hiç öyle iyi bir tavuk yememiştim ömrümde. Gerçi sonradan vejetaryen oldum, şimdiyse veganım.

Yani öncelikle önyargıyı kırmak gerekiyor, sonrasında o sebzenin veya her neyse artık gerçekten iyi hazırlanmış bir halini tatmak gerekiyor.

Türkiye'de özellikle çoğu sebze yemeğini malesef fazla pişiriyoruz etli yaptığımız için, leş gibi oluyor. Veya çok yağlı, çok salçalı yapıyoruz, tadı kayboluyor. Profesyonel bir yerde deneyin paraya kıyıp bayılırsınız saydıklarınıza.

dernek kuracak çoğunluğa yaklaştık. ilginç olan hiçbirimizin bu durumun çözümü için bir şey yapmamış olması sanırım. google aramalarında çözüm önerileri ve yönlendirmeler var ancak ben birebir sorununu çözen birisinin yönlendirmesini duymak isterim.

A320 anakart chipseti overclocka müsade etmiyor. K ne bilmiyorum orada, çok da önemli değil.

Intel'in işlemcilerinde K ile biten i5 2500k, i7 4790k, i3 8350k vb bunlar Z ve X bazen de P serisi chipsetlerle oc edilebilir.

Amd de çarpan kilidi tüm işlemcilerde açık, b350, b450 gibi chipsetlerle oc yapabilirsin tüm Ryzen'leri.

Valla hocam bulacaksın rig bozan bi miner, topluca alacaksın kartlarını denk getirip. Amd kartları zaten F/P konusunda nvidia'nın önünde.

ayarında sayılmaz ama kafede rx 550 kullanılabilir bence. maliyeti güzel düşürür. 25 tane rx 550li 5 tane 570 li toplayıp onları performans masası diye açabilir fiyat farkıyla. f/p olarak cidden rakibi yok şu an 570 in.

Bilmediğin miningten çıkan kartlara hiç bulaşma, hangi şartlar altında günde kaç saat çalıştırıldığı belli olmayan gpulari almak çok büyük kumar.

isterse evet. Ziraat bankası veya Merkez Bankasından değiştirebilirsiniz.

Ziraat Bankası ya da Merkez Bankası'na gidiyor ve değiştiriyorsunuz, problem çözülüyor.

atmden yatırmayı deneyin. küçük bir parça ise atm alır. eğer daha büyük bir yırtıksa Ziraat Bankası'ndan değiştirebilirsiniz.

yarısından az kısmı yırtıksa verirler aynı değerde yeni banknotu. bu da parça parça kesip ederinden fazla para elde etme yolunun önüne geçmiş olur.

eksik falan vermiyorlar.

Yırtık para geçersiz değildir. Eksik para geçersizdir. Pirinç tanesi kadar bile eksik kısmı varsa ufacık bir delik varsa üstünde geçersizdir ancak ortadan ikiye de ayrılsa bantlasan geçerlidir.

kullanmıyorum. türkiye'de kullanmana da gerek yok zaten.

Ücretsiz Google Cloud 1 yıllık hesabına OpenVPN kuruyorum.

torrentle yüzlerce film indirdim hiçbir problem olmadı. türkiye'de rahatsın. avustralya'da indirmedim ama en azından bi 150 film izlemişimdir bulunduğum sürede, internetten izlediğinde yine bir problem olmuyor. indirmeyi bilmiyorum.

vpn'e gerek yok. utorrent'i vpn'siz kullanıyorum.

Opera vpn

türkiye'de bunun için bir yasa yok, o yüzden kullanmana da gerek yok.

bir ara yasa çıkacak diye bir söylenti oldu ama hala bir hareket yok öyle geçti gitti.

tüm dünyada olan yasanın türkiyede çıkma ihtimali üzerine ekşiciler "türkiyeden siktir olup gitme" geyiği falan yapmıştı ona çok gülmüştüm. oysa şu an burası korsan konusunda en rahat birkaç ülkeden biri. almanya'da göz açtırmıyorlar adama anında evine kağıt geliyor diğer birçok ülkede de öyle vpnsiz torrent falan kullanmak hayal.

cloudflare dns

betternet. Memnunum.

Türkiye'de gerek yok. Avrupa'da ise indirirsen sadece problem olmuyor. Ama dağıtım yapmak, paylaşmak suç.

kullanmıyoruz

Telefonun 4.5g'si. Tabi upload ücretsiz ise.

Öha gb okumuştum tb demiş arkadaş. O iş olmaz :)

superonline varsa turbo upload alabilirsin. 100 mbit upload veriyorlar.

ücretli

24 saati 20 tl

www.superonline.net

1 tb dosyayı üstteki suser'ın verdiği linkle 23.5 saatte yükleyebilirsin gibi duruyor. tb başına 20tl gibi bir değer :))

Bizzat harddisk'leri al elinle cloud veri merkezine götür. Ayrıca meraktan soruyorum bu 2-3 TB ne kadar önemli şeyler içeriyor ?

Bir üniversiteyle bağın var mı nereden mezunsun bilmiyorum ama üniversite internetleri genelde baya hızlı, artı herkes download ettiği için upload boş kalıyor full hızla upload ediyorsun genelde.

Bir üniversite kütüphanesine gidip birkaç gün takılabilirsin o şekilde. 3tb'lık veriyi de eleyip veya sıkıştırıp biraz daha düşürmeni tavsiye ederim.

Uydunet'in de günlük paketleri vardı, uydunet veya superonline ile öyle günlük hızlandırma paketleri alabilirsin.(altyapı da destekliyorsa)

Doğru.

ikisi de iyi ayfoncuysan ayfon al değilsen xiaomi. ben olsam xiaomi alırdım.

Ben mi8 alırdım.

iphone 8 kullanıcısıyım

mi 6 kullanıcısı olarak bu ikisi arasından 7 plus tercih ederdim. ama mi 9 gelecek yakında 3500 civarına gelirse o daha mantıklı olabilir.

8 öncesi iphone'lar outdated artık. 8 de performans olarak değil ancak tasarım olarak outdated kabul etmek lazım.

Mi5 kullanıyorum, Çin aslanı alırdım yine telefon alacak olsam.

Mi 8 var memnunum. Sorun aslında önce iOS mu Android mi ona göre tercih et. Android de ben memnunum. İos a alışan ve android kullanamıyorum diyen çok duydum. Tüm bunlar haricinde mi 8 iyi cihaz tavsiye ederim. Mi 9 bekle ama 3600den aşağı zor gibi

Konus bu konuyu kibarlikla.

1.param yok, her seyi uce bolup 4 kisi kaliyoruz de.

2. aksam ders calisiyorum seks sesleri rahatsiz ediyor de.

Ev arkadaşı olunca bunlar olur normal. Hele Türkiye'de daha da normal. Ooo ayrı eve çıktım...sekss

Çok saygısız bir arkadaş bu senin ev arkadaşın. Bugün bu konu çözülse yarın başka bir konuda yine aynı hoyrat tavrı gösterir gibime geliyor. Acilen evden gitmenin yolunu bul derim.

Ee kardeş paran yoksa böyle gerçekler acı malesef. Ses edersen sen zararlı çıkarsın. 3 ay bişe değil sık dişini, eve yatmaya git, kulaklığını tak. Kıskanma boş yere. Hiç niyet okuma ayrıca. Eve şimdi sen kız arkadaşını getirsen o hiçbir şey diyemez, zira kız odadan çıkmıyor diyorsun aynısını sen yapsan sana laf söyleyemez.

Bak ev arkadaşın iyi sen kötüsün demiyorum o götün teki olabilir ama sen katlanması gereken tarafsın. Paran varsa yancıkta...

diğer ev arkadaşlarını doldur, gaza getir.
senin yanında olurlarsa baskın cıkarsınız.

Diğer arkadaşının bu konu hakkındaki düşüncesi nedir?

dostum kusurabakma da kendi odasında akşama kadar ne yaptığı seni pek ilgilendirmemeli.

bunun dışında kız olsa da olmasa da akşama kadar evdeyse bu çocuk illaki elektrikli sobayı kullanacak, yani eğer kız uzun saatler duş almıyorsa ve de dediğin gibi hiç odadan çıkmıyorsa evin giderine kızın pek bir etkisi olmaz diye düşünüyorum.

buradaki tek konuşulması gereken konu ses olayı. bunu da düzgün bir şekilde söyleyebilirsin ona. anlayışsız biriyse zaten koparırsın bağları.

Çocuk galerici çocuğu çok zengin ama 3 kişi kalıyor, kız arkadaşınıda 3 erkeğin yaşadığı evde yaşatıyor.

Saçma bir hikaye.

Sende sevişirsen bir rahatlarsın bence.

Onlar sevişirken sen de yüksek sesle porno aç, çek :-)
Ya da kapılarına gidip yapmak lazım kız seni öyle görsün bak bi daha o eve geliyor mu sşfkflldlf

Niye Yilmaz Ozdil gibi yaziyorsun abi.

Tavsiyem 3ayligina evden cikma. Ama diğer arkadasla birlikte konuyu adama soyleyin masraflar artiyor boyle olmaz diye. Aksama kadar elektrikli soba yakmak nedir.

ya böyle tiplerle konuşmaya gelmez. onlar sevişirken porno aç+1 hahaha harika bi cevap olur onlara, bi daha da sen evdeyken sevişemezler. bi şekilde onları rahatsız edecek küçük şeyler yap, evde başkalarının da yaşadığını hatırlasınlar..

“Kardeşim, fakirin yanında para saymaya utanmıyor musunuz” de

Memursun sen. Angarya yasak da bu angarya degil kardesim birileri yapmak zorunda. Bak isteyene verilir, istemeyene verilmez bu konuda haklisin ama ay ben yapmasam olmaz mi diye bir sey yok olmaz, memurluk boyle bir sey. Ben de memurluk yaptim, bana dis gorev yazdilar en olmadik zamanda gittim Ankara kadrosuna bagli calisan adam Diyarbakir'da catismalara operasyonlara girdim. Karakolda calisan adama izin gununde grup gorevi yaziliyor o da gidip yapiyor, 657 yan gelip yatma yeri degil, bu lafima kizacaksin ama OGRETMENSIN en nihayetinde. Saat basi ucret alsan kusra bakma da aldigin maasin yarisini kazanirsin. Git yap olmezsin. Hadi gecmis olsun.

edit: Ha itiraz hakkin elbette saklidir, gidip itiraz edebilirsin, hatta rapor da alabilirsin o gun icin. Ama sonrasinda buna istinaden basina gelecek olan tayin ve atamalarda geri donus alirsin, malesef devlet boyle calisiyor. Baska turlu kimseyi calistiramiyorsun obur turlu.

hocam nihayetinde seferberlik yok, biz de vatan kurtarmıyoruz.

kura dahi çekilmemiş. kadınlar da devletin öğretmeni değil mi? biz yan gelip yatmayalım da onlar yatsın mı? yan gelip yatmamak sadece öğretmenlere mi? orman müdürlüğündeki yan gelip yatabiliyor mu?

Mutlaka görev almak isteyen vardır. Bi haber salın bence. Görev almak isteyen olursa seçim kuruluna gider o tarihte ilçede olamayacağınızı falan söylerseniz isteyen arkadaşa verirler sanırım.

Secim gunu git circir oldum diye rapor al olsun bitsin. Bunu comez memurlar yapar, ustalar o liste daha gelmeden isi baglar.

Bende başkan olarak atandım, istersem ilçe seçim kuruluna itiraz edebileceğim söylendi. Uğraşamam diyip tebliğ kağıdını aldım. Hiç istemedim resen görevlendirildim. İtiraz oluyor dendi bana.

Bir önceki seçimde şu aşamaları yaptık
1- ilçe seçim kuruluna gittik. konuştuk. istememe durumumuzu reddettiler. sonra inat ettim. dilekçe hazırladım. memur almadı. ısrar ettim. müdüre yönlendirdi ama o da almadı. yasal hakkım ben dilekçeyi vereceğim diyerek zorla da olsa verdim dilekçeyi ve teslim aldıklarına dair dilekçe fotokopisini elden aldım. kurum müdürü son kararın ilgili hakim de olduğu bilgisini verdi.
2- ilçe seçim kurulundan sorumlu hakime gittik. saatlerce bekledik. dilekçeyi ve istememem sebeplerimizi belirttik. hakim red edilmiştir yazarak dilekçemizi teslim etti.
3- sonradan ne oldu bilmiyorum, görev alındı. WTF

bu süreçte düzgün bir çalışana denk gelirseniz iptal ettirebilirsiniz çünkü bu görevi almak isteyen bir çok memur var. yani zor duruma düşmüyorlar. bizim süreçte karşımıza tam Akepe prototipi memurlar vardı. bizim red yediğimiz süreçte türbanlı 6 bacımız gözümüzün önünde iptal isteklerine onay aldılar. onların hepsinin çocuklarını seçim günü için bakacak kimseleri yoktu. biz yalan söylemedik ama yalan söylenecekse bu geçerli bir sebep sanırım.

hocam en kolayı o görev almak istediğini söyleyen arkadaşı bulup değişmek isteyip istemediğini sorun.

Ben zamaninda yaptirmak icin mahkemeye gittim karar cikti ancak bir suru belgenin degismesi gerektigi icin mahkeme kararini uygulatmadim. O zaman bana soyledikleri sey tek bir hakkim olduguydu, yani kimligine islendiyse XXXX ZZZZ olarak ismin bir daha degistiremeyebilirsin.

Ancaaak mahkeme kararini uygulatmadiysan halen degistirmek icin tekrar mahkemeye gidip dilekce verebilirsin, dosyayi bastan acarlar buyuk ihtimalle. Sen hayirdir lan derlerse sanane lan dersin olur biter.

iyi bir dayıyım şimdilik bu kadar yeter gibime geliyor. 30 yaşındayım şu anda çocuk sahibi olmayı ara ara düşünüyorum. sonra uzun süren bu sorumluluk gözümü korkutuyor açıkçası.

Kendimi baba olarak düşünüyorum tabi. Geç bile kaldım. İyi bir baba olacağıma eminim. Çocuklarla aram iyidir zaten. Ayrıca sorumluluk sahibi biriyim. Bir saniye bile yanından ayrılmazdım çocuğum olsaydı.

no, no, no, nooooo...

Kendimi baba olarak düşünsem de yeterli olup olamayacağımdan emin değilim. Bir çocuğu yetiştirmek, ona karakter kazandırmak zor iş.

İyi olmasa da ortalama bir baba olurum. Biraz çabuk sıkılır ve tahammülsüzüm. Bunlar da zamanla biraz daha törpülenirse bikaç sene içinde mis gibi baba olurum.

Benden cok iyi baba olur ancak ben cocuk yapmam. Hem ugrasmaktan nefret ederim hem de 7 milyar insanin oldugu dunyaya bir insan daha getirmek son derece anlamsiz geliyor. Soyum devam etsin mantigi da sacma, sanki bana ust insaniz her birimiz. Hepimiz insaniz birimizin digerinden ozel bir yani yokki.

sorumluluklarına aşırı bağlı bir adamım, çocuğum olsa mis gibi bakacağımdan şüphem yok ama mutlu olur muyum ondan emin olamıyorum. çocuk sevgim de fazla yok zaten. görev bilinciyle gönülsüz babalık yapacağıma hiç yapmam daha iyi.

bos gezenin bos ustasi +1

yalnız böyle böyle idiocracy filmi olcaz galiba

"düşününce" çok güzel bir fikir gibi geliyor bana. önünde sonunda baba olmak isterim sanırım, yani 50-55 yaşıma geldiğimde birkaç çeşit AŞK MEYVESİ oluşturmuş olmayı dilerim eşimle birlikte ama gerçek hayat "düşünce"den ibaret değil maalesef.

1) bir kadınla evlenip de 15-20 sene birlikte yaşayabileceğimi, herhangi bir insanın hayatını benimle geçirmek isteyeceğini düşünmüyorum. bu kaygı ve çekimserlik varken çocuk sahibi olmak çok zor, rahat hissedemem.

2) sorumsuz ve bencil bir insanım. yine düşünce olarak akşam oğlumu/kızımı okulundan almak, 5 yaş zekasıyla apır sapır konuşmalarını dinlemek, akşam aynı sofrada oturup yemek yemek, ona bir şeyler öğretebilmek vs. acayip tatlı geliyor ama bunun gerektireceği efor ve bunların karşılığında vazgeçmem gerekecek şeyler var. ben eşiyle ve çocuğuyla ilgilenmeyip sığır gibi maç izleyen bir baba olmak istemiyorum. o yüzden maç izlemeyi tercih ederim herhalde, çocuğu hiç yapmayıp.

3) hiçbirimiz mükemmel değiliz; hiçbirimizin anası ya da babası muhteşem değildi ama sonuç olarak büyük oranda sağlıklı ve normal büyüdük... gelgelelim, ben kendimi insan yetiştirecek ve ona yol gösterecek ölçüde nitelikli/sorumluluk sahibi/sabırlı vs. görmüyorum. dünyanın en tatlı insanı olmayı denesem bile çocuğum benim kadar agresif, sayko, tuhaf birinin evladı olarak büyüdüğünde sorun yaşayabilir. belki beni çok sever ama kendisi manyak olur. bilmiyorum.

***

iyi baba olmak çok göreceli bi' şey. ben babamla en son ne zaman vakit geçirdiğimi hatırlamıyorum. çocukluk hatıram dahi yok doğru dürüst. öte yandan büyüdüğümde anladım: babam çoğu babadan daha iyiymiş. belki duygusal olarak pek yakınlık göstermemiş, ilgilenmemiş ama yine de bizi hiç "bırakmamış". ne eve sarhoş geldi, ne anneme veya bize bir fiske vurdu. pek ilgilenmezdi ama orada olduğunu bilirdim yani, harçlık isteyince de veriyordu adam. şimdi başka birisi için "tırt" olabilir bu adam ama benim bir tane babam var ve karşılaştırabileceğim başka birisi olmadı. o yüzden benim için iyi.

ben de kendi babam gibi; sanırım bazı yönlerden gayet iyi, bazı yönlerden ise tırt bir adam olurdum. oğlum/kızım belki sakin, şiddetten uzak, düzgün bir çevrede büyürdü ama birlikte sık vakit geçirmezdik. o da benim için "babam iyi ve güzel adamdı ama kendi dünyasında yaşardı" derdi. bilemem. büyük sorumluluk bunlar. ben şimdilik istemiyorum. 10 sene daha da istemem herhalde.

Hic istemiyorum. Cok istersem evlat edinirim

1. Ulkede durum kotu. Anne ve babanin etkisi sinirli. Arkadas ortami onemli.

2. Ekonomi kotu. Egitim kalitesi bozuluyor. Hangi okula gidecek bu cocuk. Iyi okullar yilda 60 bin lira olmus. Param yok.

3. Bu cocuga iyi bir gelecek nasil sunucam?

AB'de ya da benzer insani gelismislikte bir ulkede yasasam dusunurdum.

3 yildir babayim. Hem de kiz babasi. Soyle söyleyeyim, onsuz gecen gunlerim, senelerim copmus.

Fazla düşünmeye gerek yok. Imkani olan beklemesin. Sonra olunca gec kaldiginiz günler icin kendinize kizarsiniz.

cocuklarla aram iyi, seviyorum. uygun zaman, yer ve sartlar olustugunda cocuk yapmayi dusunuyorum. partnerim kabul ederse 2 ya da 4 tane cocuk bence tam uygun. hatta ustune evlat da edinmek istiyorum. tabii cocuklarin bir suru sorumlulugu var, ancak ben sorumluluk almayi seviyorum. hem bunlar tatli sorumluklar.
mevlam kayira saldim cayira mantigi ile degil; elimden geldigince duzgun insanlar yetistirecegim. bunu yapamayacaksam cocuk da yapmam.
her erkek bence baba olma duygusunu yasamali. ve evet bence benden iyi bir baba olur. ama simdi ne yeri ne zamani ne de sartlar uygun. bu yuzden bu cocuk konusunu donduruyorum.

Bir de boyle mutlaka yap mukemmel bir sey diyenler falan var ya, onlar yaptik bir hata bari bir ise yarasin diye kendilerini kandiriyorlar:p
evlilik de ayni nane, yaptik bir hata bari sevelim de hayat zindan olmasin mantigiyla devam ediyor insanlar yasamaya. evet ben dahil. evlenmeyin olm. iskandinav kari aldim elf gibi guzel, melek gibi iyi huylu yine de evlilik boktan bir muessese kisilerden bagimsiz olarak bir insanla yasama eylemi bir sure sonra insani yoruyor.

Şimdi burada "böyle kötü bir dünyaya çocuk getirmem", "sorumluluk gözümü korkutuyor", "çocuk sevgim yok, gönülsüz babalık yaparım" gibi yazıları okuyunca neler kaçırdığınızı düşünüp sizin için üzülüyorum.

35'ime doğru baba oldum. Yolun yarısı. Hayatımı eşim ve oğlumdan öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabilirim. "Baba olunca anlarsınız" gibi klişelere girmek istemiyorum ama gerçekten benim tarif edemeyeceğim, sizin de yaşamadan anlayamayacağınız bir duygu.

hatunun biraz pushlaması lazım. yoksa bakımı eğitimi kişiliği yetişeceği yer falan insan düşünürse kafayı yer

Yeğenim var fazlasına gerek görmüyorum.

iyi bir baba olur muyum bilemiyorum ama en geç 3 sene içinde baba olmak istiyorum.

Şu an aklımın azıcık bile ucundan geçmiyor. Ama eğer maslow hiyerarşisinde bir şeyleri basarirsam ya da 10 yıllık hedefleri yoluna koyabilirsem belki. Ama şu an bir aksilik olmadığı sürece plan dahilinde değil.

Korunun

Son zamanlarda şu işleri yoluna koyup yapmak lazım artık demiyor değilim... Fakat anneside olması lazım onu nasıl seçicem bilmiyorum işte... zor yani...

35'den once yapmayi dusunuyordum ve yaptim. pisman degilim ama tahmin ettigimden zor bir is, ozellikle hanim cok cocuk seven bir tip degil ise. ciddi enerji istiyor, isten geliyorsun evde seni full enerji bekleyen bir canavar var. 40'li yaslarda bebek sahibi olanlara kolay gelsin diyorum.


eger dusunuyorsaniz vakit kaybetmeden yapmak lazim bir tane. bir tanesinin masraflarina bakarsak 2. cocuk buyuk kulfet olur buyuk ihtimal. bu devirde 3 yapana helal olsun derim. 3 ustu ise delilik bence.

Hem çocukları çok sevdiğimden, üstüne ona güzel bir hayat sunmakla ilgili sorumlulukları hakkıyla yerine getireceğime dair inancımdan dolayı bana çok yakın ve güzel bir fikir olarak geliyor. İyi bir baba olacağıma inancım sonsuz. Hatta 20.000+ gelirim olsa kalabalık bir ailem olsun isterdim. 4-5 çocuğun sevgiyle ve iyi eğitimle büyüyüp hayata karıştığı güzel bir yuva.

İyi baba olurum mecbur kalırsam, ama şu an en son istediğim şey çocuk sahibi olup tüm hayatımı çöpe atmak.

Cocuk yapmanin en bencil secimlerden bir tanesi oldugunu dusunuyorum. Dunyaya getirdiginiz varlik bunu secemiyor ve sizin haz aldiginiz seyi aslinda o deneyimleyemiyor. Dolayisiyla tamamen tek tarafli bir eylem ve haz soz konusu. Ayrica herkesi tamamlayan sey farklidir. Turkiye'de insanlar kendilerini tanimadan is evlilik cocuk ucgenine atladiklari icin bu sekilde tamamlandiklarini saniyorlar. Ebeveynlik herkes icin ayni hazzi vermez ve kendini taniyarak ebeveyn olmamayi secen insanlar onlar icin cocuk sahibi olmaktan cok daha tatmin edici mutluluklar baglar yasiyorlar. Turkiyede bu soyledigimi algilayabilen insan sayisi o kadar az ki, klise cevap olunca anlarsin. Benim icin beni tamamlayan deneyim bambaska seyler ve dunyada gercekten yeterince insan olmasi ve aslinda anne baba olmanin tamamen bencillik sonucu olan bir durum olmasi gayet yeterli sebepler. Zira gercekten ebeveyn olmaksa buradaki amac bencil olmayan biri once evlat edinmeyi dusunur. Ama gordugumuz ornekler ve ebeveynligin klise savunuculari hep essiz genleriyle yeni bir beden yaratmak isteyen 'fedakar' ebeveynler oluyor.

Babayim zaten. Dunyada binlerce yildir insanlar anne-baba oluyor. Ilk defa bizim basimiza gelecekmis gibi felsefesini kasmaya gerek yok.Cok guzel bir sey.

Fiyat ideal, Samsung Evolar piyasadaki en duzgun serilerden zaten al bence pisman olmayacaksin.

Evoyu Amazon Türkiye'den alabilirsiniz.

Hicbir sey cunku insanlari oldurdun iste. Onun yerine cocuk dogmasa?

@traveler

onun yapılmışı var yav. children of men.

Ev kredileri 10bin yil olurdu

ölüm diye birşey yokken devlet nasıl adam öldürüyor?

@nescafe

asanjksdnjkfsndkfkjs çok mantıklı.

Senin verdiğin örnekte dokunmazsan sonsuza kadar yaşarsın, öldürmek istersen öldürebilirsin. Doğal ölüm yok.

Ama hiçbir türlü ölüm olmadığını düşünün. Adamlar depresyona giriyor, kendilerini öldürmek istiyor, kendilerini 100. kattan atıyorlar, kesiyorlar, biçiyorlar, hala ölmüyorlar. Cehennem gibi.

Hayatla sorunu olmasa da kişinin bir süre sonra hayatta yaşadığı acı-mutluluk döngüsü onu depresyona sokar. Sonunda herkes yukarıdaki olayı yaşar.

:(

Olum gibi bir sey olmasa emeklilik gibi seyler de olmaz. 103 yasinda universiteye yazilip 4. diplomani almaya kasarsin.

Ote yandan olumsuzluk isteyecegini sanmiyorum insanlarin. Zeki hicbir yaratik sonsuz yasam istemeyecektir. Bu konuda fikirler var hatta eger birgun insan zekasindan ustun bir yapay zeka uretilirse sonsuza dek yasamayi reddedebilir gibisinden.
Nufusu dengede tutmak icin urememek oldurmekten daha mantikli ayrica. Oldurmek nedir aga bu nasil bir saykoluk, bu dedigini 6. yy barbar vikingler yapiyordu.

bu konuya benzer bir film vardı justin timberlake oynuyordu zamana karşı idi sanırım filmin adı ölüm yok değil de yaşlanmıyordun ama zaman satın alıyordun vs buna benzer bir sisteme geçilebilir.

Temel kullanıcı iseniz: www.hepsiburada.com

Oyun performansı arıyorsanız: www.hepsiburada.com

aynı şekilde akıllı telefonlar çıktığından beri iphone kullanıyordum. 5 ay önce asus zenfone 5 aldım. Gayet memnunum tavsiye ederim.

Bu bütçeye paket olarak bence en faydalı yatırım asus zenfone 5 olabilir. Kamerası rakiplerinden ois desteği ile ayrılıyor. 2000tlye satılıyor. Fakat ileriki aşamalarda ekran panelinin dokunmatiginde problem yaşayanların görüşlerini ve yazılım olarak vasat kaldığına dair bilgiler okudum. Kullananlardan bilgi almakta fayda var bu konuda.
Honor huawei kapsamında segment olarak ayrılmış ayrı bir marka. Honor 8x, mate20 lite ile neredeyse aynı diyebiliriz. Ikisinden birini tercih edebilirsin, işlemcileri kirin 710 snap 660 ayarında fakat huawei 4k video çekmesini ve islenmesini istemiyor olsa gerek ki bu işlemciye 4k destegi sunmadı. Burada xiaomi mi lite snap 660 işlemcisi ile 4k desteği sunarkan 4k videoda eis desteğini de esirgememis. Fiyati da 1600 tl.hakikaten harika. Fakat xiaomi türkiye garantisi dahi (distribütör) şikayeti bol olan evobt. Garanti önemliyse eleyin.
M20 öneren arkadaş olmuş, paneli tft bir cihaza ben olsam 1800tl vermezdim. Onun yerine a7 2018 var 1900 tl. Amoled. Tercih edilebilir. 3 adet kamerası da oyuncaklı, is görür.

Bütçeyi zorlayabilirseniz samsung s8 2990a satılıyor orta segmentteki tüm telefonlardan fersah fersah iyidir. Su geçirmez, amiral gemisi, oisli s9 ile cok yakın kamera performansı, yüksek çözünürlük çıkışlı typce ile pc gibi kullanabilme vs..

Alacagin hicbir android iphone 5 6 7 den kotu olmaz o fiyatlara zaten. Hicbir konuda.

Snapdragon 835 ve ustu islemciler guncel yuksek performans islemciler.

Snapdragon 660 ve ustu ve 7xx serileri yeni midrange dusuk guc tuketimli makul islemciler.

Bunlarin alti genelde ekonomi sinifi olup kasma yapabilir zaman icinde + olarak yuksek cozunurluk videolarda falan da problem yaratabilir.

Oneri olarak da mi8 lite falan seni ihya edecektir. Xiaomi turkiye garantilisi en temizi olur.

kardiyo için gayet ideal, ama üst bölge çok çalışmadığı için omuzlarında vs. gelişim görmen zor olur. ancak çok sağlıklı olacağını söylemek de mümkün.

daha dengeli bir program yapabilirsin. bisiklet, koşu, kendi vucud ağırlık ile egzersiz. evde açma germe hareketleri.

Amaç kendini iyi hissetmekse, vücut geliştirme değilse kesinlikle amaca ulaştırır.

tabii ki

ne amaçla yaptığınıza bağlı. eğer sadece kendinizi iyi hissetmek için yapacaksanız ve imkanınız varsa elbette işe yarar. hem egzersiz olur hem kafanız rahatlar, hem de sevdiğiniz bişey olduğu için dolaylı olarak kendinizi gerçekten iyi hissedersiniz.

ama vücut geliştireyim diyorsanız tek başına bisikletle bir yere varamazsınız.

Hic yoktan iyidir, cardio olur.

Bisiklet dunyadaki en manyak spordur. Usenme olayini bitirdigi icin(bi yere gidince geri donmek zorunda kaliyorsun) vucudunda yag kalmayana kadar surersin.

Tek seferde 1300 kalori harcatmisligi var bana.

Spordur. Hem de at gibi spordur. Rakamlara takılma, kaloriler, kom’lar, avg’ler vb hepsini geç. Pedala bastığın an spordur.

Bol bol kalori yakarsin, bol bol bilek ve got kasi yaparsin. Erkek halimle en benim diyen kizlardan guzel gotum var cunku yillardir bisiklet suruyorum.

Bisiklet spor filan değildir kardeş. Arkadaşım 2 yıldır bisiklet sürüyor kız gibi kolları ve omuzları var. Ortamlarda bilmem kaç km sürdüm diye hava yapıyor ama tüy gibi vücudu var hahahah. O yüzden bisiklete karşıyım. Sürmeyin sürdürmeyin. Başka spor mu kalmadı zaten.

Kısa cevap; evet spordur. Sürmek eyleminden ne anladığınıza bağlı biraz da. İki pedal atıp metrelerce süzülüp sonra tekrar iki pedal ata ata bir yerlere varabilirsiniz. Diğer yandan daha disiplinli şekilde pedalı bırakmadan (sürekli güç uygulayarak), belirli bir parkurda süre tutarak, nabız izleyerek de gidebilirsiniz. Tabii ki ikinci seçenek daha iyi ancak birinci seçenek bile hiçbir şey yapmadan oturmaktan iyidir. Fiziksel olarak olmasa bile mental açıdan sizi rahatlacağı için her türlü sürün derim naçizane.

bisiklet sürmek güzel bir spordur.

@dick adwokat kardeş. bisiklet sürmek body building midir diye mi sorulmuş soruyu adworkatından alıyorsun? not: 15 yıldır fitness yapıyorum ama kızdım yani gevşekliğe.

Kolunda band var bak azıcık belli oluyor. Oraya takılıyor telefon. Kablolu ya da kablosuz oradan oluyor

Şöyle bir şey mobil olduğumdan

www.decathlon.com.tr

koşucu kulaklığının asıl farkı, kulağa giren kısımda kulağı daha iyi kavrayan ve düşmeyen bir şekli oluyor. kablo uzunluğu ve kablolu kablosuz özellikleri diğer kulaklıklarla hemen hemen aynı.

Fotodaki kulaklık kablosuz kulaklık.

Fotodaki kablosuz kulaklık+1

O görünen kablo ensenin arkasından diğer kulaklığa bağlanıyor, telefona bağlanmıyor.

Çalışıp çalışmayacağını anlamak için Wifi aygıtını çıkartıp laptopu açmayı denemen lazım öncelikle. Çünkü Bios'ta whitelist'e ekliyse Wifi açılmaz bilgisayar (bkz: hp)

Eğer açılıyorsa o malum aygıtı satın alıp bir de Laptop adaptörü bağlayarak çalıştırabilirsin yalnız harici monitör kullanmazsan çok bir performans vermez.

Benim de anlamadığım bir durum. Aynı sorunu ben de yaşıyorum. Performans kartı arızalı gtx 770m. Buna en üst model ekran kartını baglarsak ne olur. Çalışır mı yani masaüstü gibi

anladım. teşekkür ederim fikriniz için wifi yı çıkarıp denemek mantıklı geldi. herhalde deneyeceğim. o videodaki aparatı sipariş edip bir teknik serviste en ucuz ekran kartıyla deneyeceğim.

Çalışması için yukarıda yazdığım gibi bir Bios problemi olmaması gerekiyor. Tek koşul bu.

Yapılışı burada;
m.youtube.com

Amd'nin orta ve üst sınıf ekran kartları için 250-300watt, itx tip nvidia kartlar ve alt düzey amdler için bunun yarısı kadar güç kaynağı yeterlidir. Yani Laptop adaptörü çalıştırır bu düşük güç tüketen kartları. Zaten düşük hızda çalışan Laptop işlemcileri için çok güçlü kartlar darboğaz yapar. Size önerim 750ti, 1050ti, rx460 gibi kartlar denemeniz olur.

Harici monitör kullandığınız takdirde laptopun oyun performansının %1500 arttığını göreceksiniz.

teşekkürler videoyu izleyeceğim, harici ekranım var. ayrıca 1070, 1060 amd rx 580 falan darboğaz mı yapar yani ?

Islemcine bagli, biraz da pcie x1 slotunun tasiyabilecegi veri miktarina bagli. Egpu.io da paylasilan "projelerde" gorursunuz zaten cok asiri ucuk kacik kartlar kullanmiyorlar pek. Basit bir laptop bataryasiyla kurtarmak adina ben oyle tdp degeri 200 ustune cikan kartlari kullanmazdim. Ote yandan laptopunuzun pcie cikisinin veri tasima degerini ogrenmek lazim. Bu pcie x1 slotu eger pcie 3.0 ise baya veri tasir bu nedenle darbogaz olmaz eger adam akilli bir islemcisi de varsa. Ben 2. nesil i5 ile denedim deneysel olarak gtx 760 guzel calisti ancak 550 wattlik psu ile denedim ve ciddi kullanacak olsam boyle kullanmazdim. Onun yerine 1050 ti alirim tek fanli direkt eski bir laptop adaptoru baglarim fan sesinden falan da kurtaririm. Bence nvidia kartlar daha uygun bu ise, AMD cok guc istiyor.

ekran karti işe yaramaz.
+
daha geçen gün bi başlık vardı sözlükte abra modeli ile ilgili. anakarti mi arizaliymis neymis. bi bak istersen.
kisisel onerim msi

ya ben üç yıl önce aldım o sıralar dell vardı aynı özelliklerde ve daha ucuzdu. bence ekran kartı aynı olan bir modelde daha güvenilir bir markaya bakın.

valla üç yıl oldu tık demedi. taş gibi bilgisayar.

Dell gaming serisi, alianwere (dell'e ait), msi gibi markalari tercih etmeniz daha dogru olur. Monster'in sizi yari yolda birakmasi kuvvetle muhtemel.

1050 dediğin kart masaüstü gtx 760'a falan denk hatta daha aşağıda bir kart.

1050ti da aşağı yukarı 960'a denk.

O yüzden bu laptop öyle gaming gibi görünse de oyun performansında memnun edemez. An itibariyle sıfır makina alacaksanız alacağınız en düşük ekran kartı düşeş gelirse o da 1050ti olmalı. Yoksa 1060-70-80 rtx 2060 falan anca keser.

Aynı paraya daha iyisini muhtemelen alamazsınız.
Eksilerini söyleyeyim.

Ekran kartı daha iyi olabilir. Ama şu haliyle de çöp değil çoğu oyunu sıkıntısız oynatır.
Ram kesinlikle artmalı, 8 gb yetmeyen bir ram oluyor git gide.
Aslına bakarsanız çiçek gibi bilgisayar ya, hakikaten temel kullanıcı için bu paraya gayet alınabilir.

Bir de ekleme yapayım, işletim sistemi içinde satmıyorlar, o kısma dikkat edin.

gta 5 kaldırmaz.

Alacağın her telefon iphpne 6'dan iyi olacak zaten onu geç. Sen sana ne lazım onu yaz ki biz de öneride bulunalım. Bazı telefonların video kalitesi iyi, bazılarının ön kamerası, bazıları sadece oyun performansında iyi vs.

All around bir şey lazımsa Mi8 yapıştır geç.

Elindeki normal 2.5 inch sata harddiski çıkarıp yerine ssd takacaksın bu kadar.

m.youtube.com

Açılış kapanış ve program çalıştırma hızı artacaktır. Mesela chrome'u tıklayınca daha hızlı gelecek pencere.

Lenovo z580 e Samsung Evo SSD taktırdım ve canavar gibi oldu.

tolkien +1, iletişim kurulamaz.

Bende eskiden tekrar tekrar anlatırdım. Artık enerjimi harcamıyorum. tolkien +1

Vakit kıymetli herkese harcanmamalı.

saygı duyacaksın. kıskanmayacaksın. eziklik yapmayacaksın.

dünya'ya zarar veren tek canlı türü yok. biz de yok etmeye çalışmıyoruz zaten, insan denen hayvanın doğasında bu var.
www.mnn.com
www.nytimes.com

ne demek istediğini anlıyorum ama fazlaca romantik bir bakış açısı bu. "ama insanın aklı var bunu akıl ediyor, hayvanın aklı yok ki" diyeceksin; o zaman da sorun geçersiz ve anlamsız oluyor.

Hayvanlar yiyip icgudulerini karsilamaya bakar, dogaya karismaz. Geyikleri de ortaya salinca butun otlar bitene kadar yiyorlar sonra ot kalmiyor kendileri de ölüyor. Kunduzlar baraj maraj yapip anasini aglatiyor doganin(dogal dusmani yoksa), bizle ayni sekilde dogayi degistiren bi onlar varmis.

Biz de yiyip iciyoruz doga bozuluyorsa onun sorunu.

"Seninle burada geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; türlerinizi sınıflandırma fikrine kapıldığım bir günümde, aslında sizin memeli olmadığınızı anlayıverdim. Bu gezegendeki her memeli içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz.

Siz belirli bir alana yerleşip çoğalıyorsunuz, sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor.

Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Virüs... İnsan türü bir hastalık, bu gezegende bir kansersiniz, bir tür salgın ve biz de tedaviyiz."

Imza Smith reyis

İnsan zeki bir türdür ama üstün bir medeniyet inşa edememiştir henüz. Gezegene hükmeden tür olarak gezegendeki yaşamımızı sürdürülebilir kılabilmiş değiliz. Her gün dünya kaynaklarını daha fazla tüketiyor, çevreye zarar verip geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.

Bill Gates'in bahsettiği inek mevzusunu yanlış anlamışsın. İnekler doğada alelade yaşayıp da doğaya zarar vermiyor. Onları biz çoğaltıp yetiştirdiğimiz için zararlı hale geliyorlar. Dünyada 25 milyar kara hayvanı var çiftliklerde yetiştirilen. Bunların ürettiği metan gazı ve bunları beslemek için tükettiğimiz tarım arazisi çevreye zarar veriyor. Elimizdeki tarım arazilerinin %80'ini insanları değil çiftlik hayvanlarını beslemek için kullanıyoruz. Sera gazı etkisinde metan gazı karbondioksitten 25 kat daha etkili ayrıca. Bunu bir koyalım dedim.

An itibariyle 7 milyardan fazla insanız gezegende. Bu rakam 100 yıl önce yarısı kadar bile değildi bu sayının. Herkes bugün et yemeyi bıraksa dahi en fazla 9,5 milyar insanı besleyebilecek kadar kapasitesi var dünya kaynaklarının. Et yediğimiz için bu rakam an itibariyle 6 milyar. Dünyada 2 milyar aç, 1 milyar obez insan yaşıyor. Birileri birilerinin bir şekilde hakkını yiyor yani.

Bu nedenle herkesin bir an evvel üremeyi durdurması gerekiyor. 2 kişilik aileye maksimum 1 çocuk şeklinde sayımızı sistematik biçimde azaltmamız gerekiyor. Bir diğer sorun da sürekli olarak Afrikalıların, Arapların vb çocuk yapması. Eğitimsizler ve çocuklarına da eğitim sunamıyor bu insanlar ve sayıları katlanıyor. Avrupa ve Abd'de nüfus bu şekilde artmazken gelişmeyen toplumlarda kontrolsüz üreme var. Bu da Dünya'nın cahilleşmesine neden oluyor. Rakamlara bakabilirsiniz en hızlı üreyen ülke Nijerya mesela.

Ben konuşunca vegan zırvası oluyor ama çevreciler, veganlar, o mavi saçlı tipler haklılar. Dünyayı yaşanmaz hale getiren insanlar bu muhafazakar tipler. 2'den çok çocuğu olanlar. Et tüketenler.

Yere çöp atmak diye bir çevre koruma olayı yok. O çöp en küçük meselemiz.

Karbon(metanı da eklemeliyiz) ayak izimiz, nüfusumuz, geri dönüşüme göndermediğimiz pillerimiz, yağlarımız mesele.

Kıçımdan salladığımı düşünüyorsanız tekrar düşünün çünkü ben bu meselenin okulunu okudum üstüne AB'den denkliğini aldım, bir dönem de yüksek lisans yaptım. İşkembeden sallıyorsun diyen saatlik danışma ücretime mükabil kaynakları ile sunum alabilir bizzat benden.

bence turumuze haksizlik ediyorsun, insan dunyadaki en masum, en poncik turdur. unlem

bill gates'i yanlış anlamışsın kardeş. hayvancılıktan bahsediyor orada. önce doğru anla sonra emin olursun hangisinin daha fazla zarar verdiğine.

İnsan en salak mı bilmiyorum ama 1 buçuk yaşındaki kızım bizden zeki. Yani büyüdükçe zekada körelme mevcut.

Yazinin tamamini okumadim.
Hayir hayvanlar daha salak oldugu icin zarar ver(e)miyorlar. Insandan daha akli basinda olduklari icin degil. Bir timsah cok erdemli ya da ileri goruslu ve vizyon sahibi oldugu icin zararsiz yasamiyor, kapasitesi o kadar.

Insan tum canlilar icinde en gelismisi oldugu icin boyle.

Insanlar daha salak demek biraz sey.

Almanca öğren, 3-5 yıl uluslararası firmalarda tecrübe edin bence. Uluslararası firmalar genelde başarılıysan ve dil sorunu çekmezsen yurtdışı pozisyonlarında değerlendirebilir böyle bir şans da var. Bu şekilde giden çok var. Türkiye'de bir şey başarmadan zor. Akademik kariyer sadece bir başka seçenek, şart değil. Buradaki mühendis arkadaşların bir sürü değişik hikayesi var ama hiçbirisi yeni mezun olarak gelen kişiler değil.

tek yolu degil ama genellikle en garanti yolu yurtdisinda yüksek lisans evet. türkiye‘de calisirken yurtdisindaki firmalar vize ve calisma izni ile ugrasmaya cok yanasmiyorlar.